Deneme

Aynı Gökyüzünde

Dikilmiş gözlerim, gecenin en karanlığında gökyüzüne.

Her yaşım, zamanla uğraşım, beni gökyüzündeki sakinliğe yönlendiriyordu. Çünkü yalnızca oydu sorularıma bir es veren. Baktığımda ne görüyordum bilmiyorum ama hissettiğim çok şey vardı. Soru işaretleri giderilmiş, yerine sanatlı cümleler yerleşmişti. Sonra bir soru geçiyordu yüreğimin derinliklerinden kulaklarımın ucuna: Hayattan ne bekliyorduk ki gökyüzünden bir şeyler umar olduk? Sadece umut bekledik belki de. Bir parça umut! 

Oysa… Yine güne aynı uyandık, yastığımızda iki damla gözyaşı, aklımızda çelişkiler ve ruhumuzdaki sancılar… Bitmek bilmeyen takvim yapraklarına her gün gözlerimizi açıyorduk. Perdelerimizi geriye doğru çekiyorduk, güneş vursun diye değil annemiz öyle öğretti diye. Kalkar yüzümüzü yıkardık, suyun şifasından değil böyle gördüğümüzden. Sonra geçer iki üç lokma bir şey tıkardık ağzımıza günün koşuşturması için başlangıca. Bir pantolon bulur üzerine iki üç bir şey denerdik ayna karşısında, suratımızın güzelliğine bakmadan. Sonra sıkardık en güzel kokuları, en pahalısından. Ama hiç bilmezdi insan kendi kokusunu. Hep başkalarında arardı o kokuyu. Ve gün geldi insan uzaklaştı kendinden, anlamını bilmediği eylemleri yapmaktan. Usandı. Hayaller kurmaktan ve başkalarının gösterdiği yolları devam ettirmekten, kendi benliğini silmekten, yabancı gölgelerin bedenleri olmaktan yoruldu. Göremedi insan kendisini çünkü hep karşılaştırmadaydı gözü, bu pantolon üzerine hangi tişört daha çok yakışırdı?

Örneklemeler vuruyordu ayaklarını hayat kenarındaki uçuruma: Sahi bu evren içinde hak ediyor muyduk bu kadar şeyi?

Ruhumuza dikte edilmiş birkaç parça ile yaşıyorduk anlaşılan. Öğrendiğimiz neyse öyle devam ediyorduk yolumuza, “Bizce” olan hiçbir şey çıkmıyordu ortaya. Yalnızca bir insan vardı, yaşamakta olan ve sürekli bunu sorgulayan, kaçış içindeyken gökyüzüne kendini veren bir daha da asla çekmeyecek olan. 

Gökyüzüne gözlerini bir kez dâhi adamış olan biz insanlar, unutmayalım ki yalnızca aklımızdaki sorulara bir yanıt aramak için çabalıyoruz. Ve eminim ki en güzel yoldayız. Kâinatın sonsuz derinliği, yüreğimizin bağlarına dokunacak ve bir sabah kalktığımızda birtakım eylemleri anlamlandıracağız, değerli bulacağız. Ancak o ana kadar aynı gökyüzünde gözlerimizi dikmiş, öylece uykuya dalacağız.

İşte tam o vakit, aklımızdaki soruların fıtrattan geldiğini bilecek ve yaşamaya özgürce devam edeceğiz. “İnsanca” yaşamak başlayacak, adeta her şey güzelleşecek. Aklımızdaki birçok karanlık sorgu aydınlığa kavuşacak ve aynı gökyüzüne bakan herkes elbet bir gün buluşacak.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu