DenemeEdebiyatHikayeŞiir

Gaia

Haziran, en uzak günlerin aydınlığa kavuşacağının habercisiydi. Belki de O öyle zannediyordu. Aşk duygusunu ilk defa sıcak esen rüzgarlarla Haziran ayında tanışmış, aşktan nefret etmeyi Haziran ayında öğrenmişti. Turkuvaz mavisi denizin sıcak kumlarında kanlı bir çiçek gibi hasretle yaşardı hayatı. Sevdiği kadını bir “Gaia1” gibi görür, onu kendinden korumak için kendini hiç ifade etmezdi. Dokunmaz, sarılmaz, en ufak iltifat sözcüklerinden bile sakınırdı. Bilirdi ki; Doğaya ve toprağa zararı en çok insan verirdi. Ve Gaia çok hassastı onun için. Bir gün konuşurken aralarında şöyle bir konuşma geçti. ” Senin şifalı ellerinden şifa bulamaz, senin ruhunu aydınlatan beni, senin gözünden göremez isem yok olup gitmekten korkuyorum” dedi Gaia. O an fark etti ki, iyi olan da kötü olanda beklenmedik sona hazırlayacak bizi.

Bir şiir yazdı Gaia. Bilirdi, şiiri çok severdi. Bir hikaye yazdı Gaia, sonra bir mektup…

O hiçbir zaman ketum duygulardan kurtulup bir cevap veremezdi. Korkup kaçardı, sığınmak için, korunmak için kahroluşlardan Gaia’ya ihtiyacı vardı. Bunu bilse bile hep oyalandı, şiirlerle, hikayelerle ve mektuplarla. İnsan güzel olan her şeyi bitirir inancına öyle çok bağlanmıştı ki, Kilikya Dağlarının en ücra köşelerinde Gaiadan saklanarak geçirirdi hayatını. Bir gün bir mektup getirdi güvercin, öyle çok yorulmuştu ki gerdanında ki tüyler bile dökülmüştü. Ölmek uğruna o mektubu ulaştırmıştı. Gaia istedikten sonra her şey ona yardım ederdi. Güzel değildi sadece güzel olan her şeyin güzelliğinden bir parça vardı onda. O bunu görse bile, inancı her güzellikten uzaklaştırmıştı Onu. Bitkin bir halde mektubu açtı. Mektuptan en güzel çiçeklerin kokusu yayılmaya başladı. Anladı ki Gaia yazmıştı bu mektubu. Sessizce okuma başladı;

“Güzel olan her şey bitmeyecek. Sen kaçtıkça güzelliklerden, sona biraz daha fazla yaklaşıyorsun. Biz imkansıza değil, imkanı olana bağlıyız. Mümkün olan senin beni koruman değil. Birbirimizi muhafaza etmemizdir. Benden kaçıyor olman sevgimden kaçabileceğin anlıma gelmeyecek hiçbir zaman. Sakladığın sevgine can vermek için yazıyorum sana. En güzel kokulardan, en tatlı yemişlerden, Haziran’dan bahsediyorum sana. Bu Dünya benim memleketim, içinde sen olduğun için. Gittikçe yükselen duvarlar kursan bile, Senin kalbinde var oluşum bir kapı ve bir pencere açıyor duvarlarına. Senin kaçtığın şey ben değilim, sen kendinden kaçıyorsun.”

Böyle anlattı aşkını Gaia. O bir asır daha bekledi. Bir şiir yazdı Gaia.

“Proteus2 fısıldadı kulağıma,

Senin için Turkuvaz Akdeniz.

Tanrıları sakın kıskandırma

Seni seven benim. Yerdeniz3,”

Yarım bırakılmış bir şiir okumuştu. Tamamlamak istedi. Bir asır geçmişti artık. Ne anlatacağını bilemedi, yine sustu. Öylesine alışmıştı ki susmaya, hayatında hiç gül görmemiş bülbül gibi, hiç rüzgar esmeyen bir deniz gibi sessizdi. Ve bir asır daha geçti. Gaia mektup yazmadı. Şiir yazmadı. Bekliyordu aslında Eline kalem aldı, ama vazgeçti yazmaktan. Gaia beni unuttu diye düşündü. Ve bir asır daha geçti. Gaia biliyordu nerede olduğunu. İnancı değişmeyince yanına gitmenin bir anlamı da yok diye düşündü. Gitmeyişi Gaia’yı da değiştirdi. Ve zamanla ona benzemeye başladı. Güzel olan her şey ondan uzaklaştı. Deniz yeniden mavi oldu. Ağaçlar soldu, Pomona’yı4 terk etti meyve ağaçları. Ve Gaia son bir mektup yazdı.

“Beni güzelleştiren şey seni sevmeye olan inancım imiş. Ben bütün Ruhumla seni severken senin inançsızlığına yenik düştüm. Sana benzedim. Artık sen bana benzeyebilirsin. Sendeki ben, Beni öldürdü. Bendeki senin, Seni yaşatması için uğraştım. Ben kaybettim, güzelliğin keyfini sür. Belki deniz yeniden turkuvaz olur.”…

 

 

 

1GAİA; Yunan mitolojisinde yeryüzünü simgeleyen “Toprak ana”dır.

2PROTEUS; Bazen deniz tanrısı Poseidon’un oğlu olarak, bazen yaşlı bir denizci olarak. Denizin hareketliliği ve değişken yüzünün ifade edilme biçimidir.

3YERDENİZ; Aslında bir bölge, adalar topluluğu olarak nitelendirilir. Fakat hakkında hiçbir şey bilinmez.

4POMONA; Sonbaharı simgeleyen, meyve ağaçları ile çevrili güzel bir kız olarak nitelendirilir.

Ahmet

Ruhun karanlığından, savaşın başında ve kimyasal silahların ortasında doğan insan.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu