Tarih

1944 Kırım Sürgünü (Röportaj)

Tuğba ÖZDEMİR: T.Ö

Zafer KARATAY: Z.K

T.Ö: Öncelikle bize kendinizi tanıtır mısınız?

Z.K: Ben, göçler ve sürgünler sebebiyle hem ana tarafı hem de baba tarafından üç nesli üç ayrı ülkede doğan birisiyim. Kırım, Dobruca (Romanya), Türkiye. Doğduğum köy dedem ve kardeşleri tarafından Ankara’ya 45 kilometre uzaklıkta, Kırım Türkleri ile *meskûn bir köy. Çocukluğumda Kırım, Dobruca, göçler, yokluklar, açlık, ardından Çanakkale savaşı, Filistin cephesi, İstiklal savaşı, esirlik hatıraları dinleyerek büyüdüm. 1989 yılında *SSCB dağılmadan önce ilk defa Kırım’a gittim. Kırım Türklerinin efsane önderi, yaşayan kahramanı Mustafa Abdülcemil KIRIMOĞLU ile buluştum. O zaman onların kurduğu Kırım Tatar Milli Hareketi Türkiye temsilcisi oldum. 18 Mayıs 1944 sürgünü sonrası olağanüstü mücadeleyle Kırım’a dönmeyi başaran Kırım Tatarları, seçimler yaparak temsilcilerini belirlediler. 1991 yılında kurultaylarını topladılar. Kurultay Kırım Tatarlarını dünyada temsile yetkili en üst organı olarak Kırım Tatar Milli Meclisini kurdu ve üyelerini seçti. Meclisin kurulmasından beri de Türkiye Temsilcisi olarak hizmet etmeye çalışıyorum.(https://emelvakfi.org/yazarlar/zafer-karatay/ )

Kırım Simferopol (Akmescit)

T.Ö: Kırım sürgünü sırasında bir yakınınızı kaybettiniz mi? Tekrar iletişime geçme fırsatınız oldu mu?

Z.K: Kırım’da sürgünler 1783 yılında Çarlık Rusya‘sının Kırım’ı işgal etmesiyle birlikte başladı. Bu tarih boyunca kimi zaman az kimi zaman çok büyük dalgalar halinde sürgünler oldu. SSCB (Stalin) zamanında, bu sürgünler korkunç boyuta ulaştı ve Kırım’da kalan Kırım Tatarları topyekûn 18 Mayıs 1944’te, tarihi vatanları Kırım’dan bir gecede hayvan vagonlarına doldurularak Orta Asya’ya, Sibirya’ya ve Ural’lara sürgün edildi. Dedelerim, ninelerim 1853-1856 Kırım savaşında Osmanlı askerlerine yardım edenlerin Sibirya’ya sürüleceği söylentileri ve baskıları üzerine Kırım’ı terk ederek, Karadeniz’in kuzeyini günlerce at arabasıyla dolanarak Dobrucaʼya göç etmişler. Kırım’da kalan daha sonra Sovyetlerin iktidara gelmesiyle demir perde gerisinde kalan, haberleşme imkanı olmayan ve sonra sürgüne uğratılan akrabalar ve yakınlarla ne yazık ki bir daha irtibat kurma imkanı olmadı. Çok az bir akrabamı bulabildim. Ama *KTMM Türkiye temsilcisi olmam ve ayrıca Kırım ile ilgili yaptığım belgeseller sebebiyle sürgünü yaşamış yüzlerce insan birer akrabam oldu.

Kırım Bahçesaray

T.Ö: Sürgünün izleri aile veya çevrede devam ediyor mu?

Z.K: Sürgünün izleri elbette hala Kırım Tatarları için capcanlı. 2014’teki Rusya işgaline kadar bütün Kırım genelinde 18 Mayıs’larda sürgün kurbanları anılır, Akmescit meydanında 30-40 bin kişinin katılımıyla büyük bir anma mitingi yapılırdı. Ne yazık ki işgalci Rusya Kırım Türklerine bu anmaları bile yasakladı. Acımızı bile yaşamamıza, tarihimizi ve bu faciayı hatırlamamıza, hatırlatmamıza bile tahammül gösteremiyor.

Kırım Hansaray
T.Ö: Kırım sürgünü öncesinde var olan mimari ve sanatsal yapılardan günümüze ulaşan var mı? Varsa birkaç örnek verir misiniz?

Z.K: Kırım Türkleri 18 Mayıs 1944’te sürgün vagonlarında dehşetli bir yolculuğa, bilinmezliğe gönderilirken Kırım’da dumanlar yükseliyordu. Kırım’daki Türk İslam eserleri yok ediliyordu. Müslüman mezarlıklarındaki taşlar inşaatlarda tuvaletlerde ve benzeri alanlarda malzeme olarak kullanıldı. Pek çok cami, depo, şehir kulübü, eğlence ve toplantı yerine dönüştürüldü. Çok azı sağlam ayakta kalabildi. Kırım Türkleri 1989’lardan sonra hızla Kırım’a dönerken bir taraftan da bu eserlere sahip çıkmaya başladılar.

Türkiye’deki Kırım Tatar cemiyetlerinin, gönüllü teşkilatların, hayırsever Türklerin ve Türkiye’nin destekleriyle pek çoğu restore edildi. Bahçesaray bu eserleri barındıran en önemli şehirdir. Hansarayʼı, Han camisi İsmail Gaspıralı’nın Tercüman Gazetesi İdarehanesi, Zincirli Medrese, Tahtalı Cami, türbeler vb Bahçesarayʼa giderseniz kendinizi Anadoluʼnun bir köşesinde hissedebilirsiniz. Gözleve’de Mimar Sinan’ın tek eseri olan Cuma camisi 1990/91’e kadar Sovyet devrinde Allahʼsızlık müzesiydi. Sonra Kırım Türkleri burayı ele alarak ibadete açtılar. Tarihçi arkadaşımız Hakan Kırımlı başkanlığında bir ilmi heyet, Yurt Dışı Türkler Başkanlığının desteğiyle Kırım’da çok geniş çaplı araştırma yaparak Kırım’da kalan Türk İslam eserlerini tespit ettiler ve yayınladılar.

Kırım Tahtalı Camii
T.Ö: Şuan Kırım’da Kırım Türkçesi konuşuluyor mu?

Z.K: Elbette konuşuluyor. Ama bu dilin yaşaması kritik bir aşamada. UNESCO’nun unutulan diller listesinde ne yazık ki. Sürgüne kadar Kırım’da resmi diller arasındaydı ve eğitim de Kırım Tatar Türkçesinde yapılıyordu. Ancak sürgünden sonra Kırım Tatarlarına Kırımʼı hatırlatan her şey yasaklandı. Ana dillerinde okul ve eğitim imkanı bulamadılar. Ancak 1991’den sonra devlet desteği olmadan kendi imkanlarıyla ana dilde eğitim veren okullar kurmaya başladılar ama bu okullardan 2014’e kadar ancak 15 tane açılabildi. Bir de üniversite kurulabilmişti. Ama Rusya işgalinden sonra ana dilde eğitime yeni kısıtlamalar ve engeller getirildi. Kırım Tatarları kendi teşebbüsleriyle dillerini canlandırmaya ve yaygınlaştırmaya gayret ediyorlar.

Kırım Evpatorya (Gözleve)
T.Ö: Sürgün öncesi dönemin gelenek ve görenekleri hâlâ devam ediyor mu? Farklılıklar varsa daha çok hangi alanlarda görülüyor?

Z.K: Söylediğim gibi Sovyet rejimi, sürgün öncesinde ve sürgün sonrasında milli değerlerimizi, milli kültürümüzü yok etmeyi, milli gelenekleri, milliyetçilik suçlaması adıyla bunları gerekçe gösterip insanları hapse atıyor, sürgüne gönderiyordu. Ama bunlara bakmadan kimi adetlerini, *toylarını, müziklerini ve benzeri kültürlerini, geleneklerini mümkün olduğunca korumaya gayret ettiler. Elbette Dobruca ve Türkiye’ye göç eden Kırım Tatarları özellikle köylerde geleneklerini daha çok korudular. Şimdi dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın Kırım Tatarları dillerini, kültürlerini geleneklerini öğrenme ve canlandırma gayreti içerisindeler.

Kırım Cuma Han Camii

T.Ö: Türkiye’de Kırım göçmeni biri ile tanıştınız mı?

Z.K: Yıllar önce, teknoloji bu kadar gelişmeden dünyaya dağılmış Kırım Tatarları birbirlerinden daha az haberdar olabiliyordu. 1930 senesinde Romanya, Dobrucaʼda yayınlanmaya başlayan 1960ʼdan beri de Türkiyeʼde yayınlanan EMEL Dergisi bu konuda çok önemli bir işlev gördü. Boşluk doldurdu. Şimdi sosyal medya vasıtasıyla dünyanın her yerinden Kırım Tatarları, elbette faal olan, kendi tarihine, geçmişine ilgi duyan, gelecek için de bir şeyler yapma arzusunda olan Kırım Tatarları birbirlerinden haberdarlar.

Kırım Ayastefanos Anıtı 1877-1878

T.Ö: Farklı coğrafi bölgelerde yaşayan Kırım göçmenleri ile Kırım’daki halk arasında kültürel farklar var mıdır? Varsa nelerdir?

Z.K: Elbette farklılaşmalar oluyor. Bu konu çok uzun ve karışık bir konu. Bu konuda doktora tezleri bile yapılabilir. 1783 yılından beri çok geniş coğrafyaya dağılmış, farklı kültürlerin etkisinde kalmış insanlar arasında sosyal-kültürel olarak, hayata bakış olarak veya benzeri farklılaşmalar var elbette. Bir de buna bilgi eksikliği, tarihe, geçmişe ve kültüre kulaktan dolma bilgilerle yaklaşmak da, farkılaşmaları getiriyor elbette. Burada bizleri birleştiren temel değerlerde fikir birliğimiz varsa gerisinin pek bir önemi yok.

Kırım Gurzuf/Hurzuf

T.Ö: Kırım’daki okullarda dersler hangi dil ile verilir?

Z.K: Kırım’da Rusya işgaline kadar, söz ettiğim milli mekteplerde Kırım Tatar Türkçesinde eğitim veriliyordu. Ayrıca Kırım Tatar çocukarının olduğu yerlerde ana dilinde de ders bazında eğitim veriliyordu. Rusya işgaliyle birlikte bu ne yazık ki geriye doğru gidiyor. Rusya, Rusya federasyonu içerisinde Rusçadan başka dilin yaşamaması için anayasa değişikliği bile yaptı, ana dilde ilk öğretim mecburiyetini kaldırdı.

Kırım Gora-Ayu Dağ

T.Ö: Sürgün sırasında vatanından kopan bir Kırım göçmeninin şuan tekrar Kırım’a vatandaş olarak dönmesi mümkün mü?

Z.K: SSCB dağılana kadar ve dağılmanın ilk yıllarında daha kolaydı. Bağımsız ülkeler ortaya çıkıp kanunlar ve sınırlar değişince bu da Kırım Tatarlarına yeni zorluklar çıkardı. Rusya işgalinden sonra ise, Rusya federasyonu dışında bir ülke vatandaşı olan bir Kırım Tatarının Kırım’a gelip yerleşmesi vatandaş olması imkansız gibi. Ukrayna, Kırım’dan göç ettiğini ispat edenlere, müracaatları ve belli bir prosedürle *Diaspora kimliği veriyor ki bunlar ileride, Kırım işgalden kurtulunca vatandaş da olabilecekler.

Kırım Yalta
T.Ö: Rusya’nın bölgedeki etkisinin kökeni nereye dayanıyor?

Z.K: Rusya Deli Petro’dan beri sıcak denizlere inmek, İstanbul’u fethetmek, Ayasofya’yı Ortodaksʼluğun merkezi yapmak, kuzeyde Moskova, güneyde Kudüs kiliseleri ile bir Slav Ortodoks imparatorluğu kurmak hedefindeydi. Bunun önündeki en büyük engel Kırım Hanlığı idi. Evliya Çelebi’nin de dediği gibi Kırım İstanbul’un Seddi Şedididir, yani kuvvetli bir setidir. Kırım Hanlığı 1778’te bertaraf edildikten sonra yüz yıl geçmeden Çarlık Rusyaʼsı Karadeniz’in batısında hızla ilerleyerek 93 harbinde 1877-78 yılında Yeşilköy’e kadar geldi. İstanbul, Ayasofya bir adım ötede idi. İngiltere, Fransa ve benzeri devletlerin araya girmesiyle vazgeçti ve bizim paramızla bize Ayastefanos anıtını diktirdi ve çekildi. Ancak Enver paşa havaya uçurttu da bu utanç abidesinden kurtulduk. Karadenizʼin kuzeyinde de Kafkasları aşarak, Azerbaycanʼa ve Doğu Anadolu’ya hatta iç Anadolu sınırlarına dayandı.

Türkiye’de insanlar çok çabuk unutuyorlar. Kars ve Ardahan’ın yıllarca Rusya işgalinde kaldığını, Trabzon, Rize veya benzeri illerimizin 1915’ten 1917/18’e kadar Rusya işgalinde kaldığını.Stalin İkinci Dünya savaşında harbe girmeyen Türkiye’yi cezalandırmak istiyordu. Yalta, Potsdam, Tahran konferansı tutanaklarını okuyun. Boğazlar, Kars ve Ardahan meselesini gündeme getirdi. Bu savaşta cephe gerisinde Türkiye’ye yardım edeceğinden şüphelendiği bütün insanları sürgün etti. Kırım, Karaçay, Balkan ve Ahıska Türkleri Çeçenler ve İnguşlar sırf bu sebeple sınır boylarından sürgün edildi.Kırım Rusya donanmasının en önemli üssü. Ona yakın askeri havaalanı var. Suriye’deki savaşın operasyon merkezi ve lojistik merkezi Kırım’dı. 2014 yılında Kırım’ı işgal edip, Kırım’a yine füzeler ve radarlar, savunma sistemleri kurduktan sonra Rusya Genel Kurmay başkanı Gerasimov, “artık Karadeniz’in efendisi biziz, Boğazlardaki uçan kuşları bile görebiliyoruz.” demiştir. Buna rağmen Rusya’ya methiyeler düzenler var bu güzel ülkede.

Kırım Feodosya (Kefe)

T.Ö: Şuan Kırım’da yaşayan Türk ve Müslüman halk diğer etnik gruplarla aynı haklara sahip mi?

Z.K: Rusya içerisinde birinci sınıf daima Ruslardır. Ruslar ve diğerleri vardır. Bir de Kırım Türkleri Rusya işgaline karşı oldukları için, işgalciye boyun eğmedikleri için özellikle baskı altına alındılar. Şu anda 200’den fazla çocuğumuz babasız büyüyor. Çünkü babaları uydurma suçlarla hapisteler ve Putin Kırım Tatarlarına ceza vermekte Stalin ile yarışıyor. Stalin devrinde uydurma bir suç 5-10, 15-25 yıla mahkum edilmeniz için yeterliydi. Şimdi de Putin Kırım Tatarlarını 15-20 yıl hapishanede esir tutuyor. Bir çok Kırım Tatarı kayıp veya kaçırıldı. Ancak çok azının cesedi bulunabildi.

Kırım Kerç

T.Ö: Elinizde sürgün zamanlarından kalma belge veya benzeri materyal var mı? Varsa bizimle paylaşır mısınız?

Z.K: Kırım Türklerinin sürgününü ve sürgün sonrasında verdikleri mücadeleyi, Rusya işgalini, “Kırımoğlu, Bir Halkın Mücadelesi” kitabında anlattım. Belgelere de yer verdim. Aynı adla eşim Neşe Sarısoy Karatay’ın yönetmenliğini yaptığı “Kırımoğlu, Bir Halkın Mücadelesi” belgeseli TRT’de 2011’den sonra defalarca gösterildi. 9 Bölümlük belgeseldi. 1994 yılında yılında TRT için yaptığım Kırım belgeselinde sürgün kurbanları ile yaptığım röportajları, başkanlığını yaptığım Emel Kırım Vakfının www.surgun.org sitesinde bulabilirsiniz. Bu site Kırım Derneğimizin işbirliği ile genişletildi, başka bilgiler de eklendi.

Kırım Gaspra Kırlangıç Yuvası

T.Ö: Kırım’ı daha önce görmemiş bir Kırım göçmeni için Kırım’ı daha yakından ve doğru şekilde tanıması adında önerebileceğiniz turistik mekanlar var mı? Örnek verir misiniz?

Z.K: Kırım Türkiye’ye çok yakın. Sinop’a sadece 300 kilometre uzaklıkta. Yani İstanbul-Düzce arası kadar. 2014’teki Rusya işgaline kadar İstanbul’dan Kırım’a Akmescit şehrine her gün üç dört uçak seferi vardı ve işgalin başlayacağı günlerde Ankara’dan da uçak seferi başlayacaktı. İstanbul-Kırım arası uçakla bir saat. Adana 1,5 saat kadar. Kırım yaklaşık 27.000 kilometrekare. Her yeri ayrı güzellikte. Günümüz başkenti Akmescit, Kırım Hanlığının başşehri Bahçesaray, Cengiz DAĞCI’nın (Ötüken neşriyat bütün eserlerini bastı.) eserlerinde harikulade anlattığı Kardeniz kıyıları, Gurzuf, Ayuv Dağı (Ayı Dağı), Kızıltaş, Yalta, Osmanlı döneminde Osmanlı Kadılığının bulunduğu küçük İstanbul olarak tasvir edilen Kefe, ilerisindeki Kerç ve diğer kasabalar, dağlar…. Gittiğinizde siz de sanki yıllardır orada yaşıyormuşsunuz gibi bir his uyandıran, asırlardır Slavlaştırılmaya çalışılmasına rağmen, Türk İslam ruhunu barındıran bir yer Kırım.Emel Kırım Vakfıʼnın siteleri size daha fazla bilgi sunabilir. https://emelvakfi.org/

Kırım Eski Kırım

Sözlük

Meskûn: üzerinde, insanların oturduğu konutlar bulunan, insan oturan, yerleşilmiş (arazi).

SSCB: Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği

KTMM: Kırım Tatar Millet Meclisi

Toy: Kırım Tatar dilinde “düğün” anlamına gelir.

Diaspora: (Kopuntu). Çok uzun bir zamandan beri bir kavim, ulus veya inanç mensuplarının ana yurtlarından koparak başka yerlerde azınlık olarak yaşamaları. Sözcük hem kopma eylemini hem de kopup azınlık olarak yaşayan kimseleri ifade eder.

Katkıları için,

Zafer KARATAY‘a

Emel Kırım Vakfı ve Kırım’ın Sesi Gazetesi‘ne çok teşekkür ederim.

Kırım hakkında daha fazlası için:

(emelvakfi.org) (https://emelvakfi.org/emel/) (http://www.ismailgaspirali.org/) (https://www.vatankirim.net/) (https://kiriminsesigazetesi.com/) (https://www.instagram.com/qirimin_sesi/) (https://twitter.com/kiriminsesi?s=09)

19 Yorum

  1. Başarılarının devamını dilerim canım benim
    Çok güzel bir röportaj olmuş emeğine sağlık

  2. Örf adet gelenek ve göreneklerini unutmayıp bir de bunları topluma kazandırıyor farklı kültürden insanlara da aktarıyorsun. Kırım sen gibi evlatlara sahip oldukça unutulmayacaktır. Hep böyle başarılı olmanı dilerim.

    1. Bu güzel düşünceleriniz ve temennileriniz için çok teşekkür ederim. 😇
      Sizin yorumlarınızla kendimde güç kuvvet buluyorum. Destekleriniz için minnettarım. 🤗💜

  3. Röportajı çok beğenerek okudum teşekkür ediyorum. Sürgün ve soykırım farklı şeylerdir. Bu bir soykırımdır. Amaç sürgün etmek değil yok etmektir. Ayrıca katılmadığım birçok husus var. Tatarlar Türkiye’ye sürgün olmamıştır, kendi istekleriyle göç etmişlerdir, Kırım’da kalanlar ise soykırım görmüştür.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu