DenemeEdebiyat

Ferhunde Kalfa Tahlili

Sınıfsal Ayrım: Ferhunde’nin Hayatındaki Eşitsizlik

Kalfa, eskiden konaklarda hizmetlilerin başında sorumlu bulunan kızlar ve kadınlara verilen ünvandır. Kalfalar küçük yaşlarda konaklara alınır, evin düzenine uygun yetiştirilirler. Belli bir hizmet süresinden sonra çeyizleri evin sahibi tarafından hazırlanır ve evlendirilirler.

Ferhunde, evin kalfasıydı. Evin kızı gibi büyümüştü. Fakat evin kızı değildi, ”gibiydi.” Hasna‘ya yani evin kızına bir şey yapıldığında Ferhunde’ye de yapılırdı. Ancak Ferhunde’ye yapılan aynısı değil, eksiğiydi. Hasna’ya pembe bir elbise alınırsa Ferhunde’ye de ‘‘benzeri’‘ alınırdı. Küçük hanımınki ipek, Ferhunde’ninki ise basma veya yün de olsa her halükârda pembe bir şey alınırdı.

Bundan dolayıdır ki Hasna’ya görücü geldiği zaman Ferhunde de sevinip, giyinip, kuşanmıştı. Ona da aynısının yapılacağını düşünüyordu.

Yani Ferhunde Kalfa, sınıfsal körlük içindeydi.

Ferhunde kendi görünümüne güvenirdi. Güzel denecek biriydi. Siyah kısa kaşlara ve küçük gözlere sahipti. Kendini bu konuda küçük hanım ile karşılaştırırdı. Her ne kadar kendini beğense de onda özendiği hatta kıskandığı tek bir şey vardı: Sarı, sapsarı saçları… Hasna’nın sarı saçlarını ve kendi siyah saçlarını kıyaslar, onunkilere özenirdi. Kaşa, göze, tene o kadar önem vermezdi. Ama saçlar onun için mühimdi. Evlendiğinde sarıya boyamak isterdi.

Sarı saç, beyaz ten, o yıllarda sınıfsal bir ayrımı belirtir. Masumiyeti ve zarifliği temsil eder. Siyah ten, siyah saç ise alt sınıf ürünüdür. Öyküde de bilhassa vurgulanan şey Ferhunde’nin saçlarıdır. Onun sınıfı, karalığı ile anlatılır. Ferhunde’nin ”kara”, Hasna’nın ”sarı” olması aralarındaki farkı, eşit olmadıklarını, Hasna’nın her zaman bir adım önde olmasını temsil eder.

Ferhunde’nin kendine baktığı ayna bile eski, kırılmış, aşırılmış bir aynaydı. Ona ait değildi. Kendine temiz bir aynadan bakamazdı. Bu, yaşadığı hayatı ve yerini temsil eder.

Ayna, edebiyatta kadının kendini keşfettiği bir araçtır. Ferhunde’nin yaşadığı şey gerçek ile hayal yanılmasıdır ve bu ayna ile anlatılır.

Küçük hanımın düğününe karar verildikten sonra hazırlıklara başlanmıştı. Çarşıya çıkma ve alışveriş yapma işini Ferhunde hallediyordu. Paketleri taşıdıkça izdivacının yaklaştığını nefsi ile hissediyordu. Hasna’ya alınan eşyaları kimseye göstermek istememesi de bundandı. Sanki kendininmiş gibi kıskanırdı. Küçük hanıma alışveriş yaparken kendi düğününü düşünüyor, alınan şeylerden kendine de kafasında bir çeyiz düzüyordu. Fakat onun çeyizi bir alt seviyeydi. ‘‘Şundan alayım ancak daha sade olsun.”, ”Daha ucuzunu bulurum.” ya da ”Daha küçük olur, ne olmuş.” gibi cümleler kura kura kafasında bir çeyiz hazırlamıştı.
Bu çeyiz olayı da Ferhunde ve Hasna ikilisi arasındaki sınıf farkını ortaya koyar. Ferhunde, küçük hanıma denk olmaya çalışır ancak bu mümkün değildir.

Bu düşüncelerinden dolayı, Ferhunde’ye göre, alışverişteki refakat hakkı onundu. Bir Ferhunde, yüz Ferhunde’lik işe koşturdu. Koşturdukça gelin olduğu fikrine kapıldı. Sanki kendi izdivaç hazırlığındaymış gibi hisler içindeydi. Hatta, ”Yoruldun, git yat.” dendiği zaman bile ağlar ve yas tutardı. Ona göre, kendi hazırlığına da karışılmıştı.

Ona her zaman ”kalfa” denir. Bu, Ferhunde’nin ilk sıfatıdır.

Hazırlıklar ilerledikçe Ferhunde artık düğününün olacağı düşüncesine kapılmıştı. Efendisi yanına çağırdığı zaman eli ayağı kesilmişti. Çünkü çağırmasındaki sebep, evleneceği ”müjdesini” vermekten başka bir şey olamazdı. Doğru da düşünmüştü. Fakat efendisi bir iki sene mühlet vermişti. Ferhunde’nin beklemesi ise bu cümle ile başlamıştı.

İlk başta bu durumdan şikayeti yoktu. Sadece bir veya iki yıl bekleyecekti. Yani küçük hanımın bebeği olması, düzenini kurması gerekiyordu. Günler, aylar geçtikten sonra utana utana, ne zaman bir eğlence çıkacağını sordu. Doğrudan soramaması da Ferhunde’nin yerini gösteren bir unsurdur. Aldığı cevap ise ”yeni gelinliğini bilmek istemesi” idi ve bu sinirlerini bozmuştu. Çünkü artık kendi izdivacının önündeki tek ”engel” bebekti. Hasna’nın evlenmesini bekleme süresi, bebeği beklemeye evrilmişti. Yeri ”küçük hanımın ardı” olduğu için evlilik süreci de böyle ilerliyordu. Kendi kendine geçen süreyi hesap ettiğinde ve yıllar geçtiğini anladığı zaman sinirleri iyice bozuluyordu. Ona göre yeterince beklemişti. Gün geçtikçe başına ağrılar girdi.

Ferhunde bu vakitlerden sonra olur olmadık kavgalar çıkarmaya başlamıştı. Küçük hanımın yeni gelinlik hevesi onu iyiden iyiye kızdırıyordu. Hasna’ya düşman olmuştu. İşini çatık kaşlarla yapıyordu.

Ferhunde Kalfa’nın, küçük hanımın işini çatık kaşları ile görmesi, verebileceği tepkinin en fazla bu olmasındandır. Halinden memnun değildir ancak iş görmek zorundadır. Yine Ferhunde’nin belirten bir unsurdur.

Sonunda beklediği haber evin içinde duyulduğunda, Hasna gebe kaldığında, Ferhunde’nin Hasna’ya daha fazla özen göstermesi onu çok düşünmesinden değildi. Bu da vardı muhakkak ancak asıl korkusu, bebeğe bir şey olursa bekleyeceği sürenin uzamasıydı. Çaresizliği ve evlilik arzusu bu derece büyüktü.
Bebek doğunca çıldırasıya sevmesi de, onun arzu ettiği evliliği müjdeleyecek olmasındandır.

Çocuğun bütün hizmetlerini üstüne aldı. Ona artık ”Ferhunde Kalfa” değil ”Ferhunde Dadı” denmeye başlanmıştı. Bu, ikinci sıfatıydı. Bu vakitten sonraki hayattaki misyonu Sabit Bey’in dadısı olmaktı.

Çocuk büyüdükten sonra efendisi evleneceğinin haberini verdiğinde Ferhunde’nin ilk düşündüğü şey saçlarını sarı yapabileceği yani Hasna’ya benzeyeceğiydi. Şimdi beklemesi gereken şey ise Sabit’in okula gidecek kadar büyümesiydi. Artık bekleme işi Sabit’e doğru evrilmişti.

Fakat okula başlama meselesi büyük efendi ve büyük hanımın vefatı ile baltalandı. Ferhunde’nin düşündüğü şey ise evliliğine set çekilmiş olmasıydı. İzdivaç arzusu, ölümden dahi ötedeydi. Evlilik ihtimali baltalandığı için mateme girmişti.

Bir müddet sonra kısmeti çıktığında onu isteyen kişinin lala olmasından hiç memnun olmamıştı. Bunca yıl beklemesinin karşılığı olmadığını düşünmüştü. Aile ise bu durumdan çok memnundu. Biri Sabit’in lalası biri de dadısıydı. İkisi de burada oturup iş görmeye devam edeceklerdi.

Görevliler, hizmet edenler yalnızca hizmet ettikleri süre boyunca değer görürler.

O kadar yıl geçmişti ki Sabit Bey’in düğünü yapılıyordu ve düğününde Ferhunde’den ”güveyin dadısı” diye bahsedildi. Lalayı reddetmişti ancak lala ısrar ediyordu. Ferhunde kendini onunla evlenirken buldu.

Bu durum en çok ailenin işine geldi. Aile bencildi. Ferhunde’nin evliliği işlerine gelecek şekilde olana kadar bekletmişlerdi. Önce küçük hanımın evliliği, sonra bebeğinin doğumu ve büyümesi, okula başlaması ve evlenmesi bahane edilmişti. Lala ile evlendiği zaman düşündükleri şey hala Sabit’in bebeğine baktırmaktı. Sabit Bey’in bebeği için de ”Ferhunde Bacı” olup üçüncü sıfatını aldı.

Nerdeyse elli yaşında evlendi. Ancak hiçbir şey istediği şekilde ve vakitte olmamıştı. Saçlarını sarı bile yapamamıştı. Yani küçük hanıma benzeyememişti. Çünkü artık onlar siyah bile değil, ipek gibi bembeyazlardı.

Ferhunde’nin evlilik tutkusu, tamamen aldığı sıfatları iyileştirmek istemesindendir. Evlenmek istediği belli bir aday yoktur. Tek istediği kalfa, dadı ya da bacı sıfatlarından kurtulup bir evin hanımı olabilmek ve aldığı sıfatın yükselmesidir. Bulunduğu sosyal tabakadan dolayı hayatı boyunca bir sıfatla yaşamak durumundadır. Asla sadece ”Ferhunde” olamaz. Gerek çevresi, gerek doğduğu hayat, gerek bulunduğu toplum tabakası ona bir sıfat yükler. Alacağı sıfatlar içinde ise en mertebelisi ”birinin eşi” ve ”bir evin hanımı” olmaktır. Evlilik sevdası da bundandır.

Uşaklıgil, toplumda var olmak için bir sıfata veya birine ihtiyaç duymak zorunda bırakılan kadınlarımızı, Ferhunde tipi ile ele almıştır. Dönemin şartları, toplum ve sosyal yapı, bireysellik, kendisi için mücadele eden kadın tipi, kadınların hayatta bir yer edinme serüveni, bireylerin kendilerine boşluk açma çabası ve kalfalık kurumu öyküde anlatılır. Ferhunde aslında bu yapıya karşı bir savaş verir ancak hiyerarşiye karşı gelemez. Yine de var olup süren düzene karşı atılan bir tokattır.

İlgili Makaleler

Bir Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu