Bir Bilinmeyen’in Öyküsü
Yine nasıl başlamam ve nasıl devam etmem gerektiğini bilmediğim dizelerimin başındayım. Hayat olacağım sözcüklere, hikayeleri yaşatacağım. Anıları anlatacağım sizlere, geceleri kabuslarla dolu anıları… Birçok şeyi bilmiyorum. Mesela bunu kendi ağzımdan mı anlatmalıyım ya da gizlemeli miyim kimliğimi, kimliğimizi? Anlatacaklarımı ben mi yaşadım onu bile bilmiyorum. Duyduklarım o kadar tanıdık geliyor ki ve bir o kadar yabancı. Bir sonraki cümlemi düşünürken bir önceki kayboluyor benimle birlikte büyük bir belirsizliğin eşiğinde. Yine nasıl başlamam ve nasıl devam etmem gerektiğini bilmiyorum… Biraz da korkuyorum yazarken; Bir şeyi yanlış telaffuz etmekten, anlatamamaktan, aktaramamaktan, yine yanlış anlaşılmaktan hatta hiç anlaşılmamaktan.
Onu size bilinmeyen olarak tanıtacağım. Kim olduğunu kimse bilmeyecek ama herkes uzaklarda da olsa bir yerlerde yaşadığını hissedecek belki de yaşamadığını, yaşayamadığını… Herkesin hayatının zorlu kısmının bir başlangıcı oluyor. Kiminin doğmadan önce, kiminin doğduğu anda, kiminin evlendiğinde, kiminin boşandığında, yaşlandığında, öldüğünde… Kiminin de Bilinmeyen’in olduğu gibi çocukluğunda… Daha minnacık elleri okul sıralarının çilekeş anılarına alışamadan başlayan acılarıyla oturuyordu yılların birikmişliğini taşıyan açık kahverengi, eskimiş sandalyelerde. Evvela kendi yıkanmayı öğrenmeden kardeşini yıkamayı öğrenmiş, hayatını tek varlığı olan annesi ve küçük kardeşi için yaşamaya başlamıştı. Oysa ki daha yeni üçüncü sınıfa başlamıştı. Yaşayacaklarını hak etmeyecek kadar baharındaydı hayatının. Ne suçu ne günahı olabilirdi ki bunları yaşıyordu?
Kim bilir kaç bahar eskitmiş, kaç ruh söndürmüş evinin duvarları hapishane duvarlarından farksızdı onun için. Şimdi düşününce… Hapishane duvarları bile daha az can yakıcı geliyor insana. Babası tarafından defalarca namusuna el sürülürken kim bilir neler düşünmüştü o duvarlara bakarak. Duvarlar bile yıkılmıştı bir süre sonra. Bu acıyı, çileyi betonun harcı bile kaldıramamıştı ki, Bilinmeyen nelere katlanmıştı. Ne namussuzlukları ne insanlıktan çıkmaları yaşamıştı bedeni. Ne acılara katlanmış ne çığlıklara sessiz kalmıştı. Evet, daha konuşmayı bile doğru düzgün öğrenmemişken çığlıklarını susturmayı, sessizleştirmeyi öğrenmişti kendini. Kardeşinin namusu için kendininkinden vazgeçmişti. Daha hayatının baharında olan bir Bilinmeyen… Dünya’daki binlerce Bilinmeyen’den sadece biri…
Sesi olmamı istedi cümlelerimle. Tereddüt ettim ilk başlarda. Korktum, üşüdü kalbim. Yanlış bir şey söylemek, yarasına tuz basmaktan çekindim. Ama bir şekilde başlaması gerekiyordu bu kelimelerin. Ki o zaman cümleler oluşurdu, sonra paragraflar sonra sayfalar… Gerçi yaz yaz bitmezdi içimdeki öfke, kin… Anlatsam roman olur derler ya… Olur mu sahi? Bilemiyorum. Neyi biliyorum ki bunu bileyim?
Yine nasıl devam etmem gerektiğini bilmediğim dizelerdeyim. Kelimelerin içinde boğuluyorum. Ben bile yazarken katlanamıyorum bunlara, gözyaşlarımı tutamıyorum. Hayatın değerini bilmeyip yaşıyoruz her saniyeyi. Oysa bir mutlu saniyemizi bile yaşamak isteyip yaşayamayanlar varken her seferinde ölmek isteyen zihniyetsizler bizler değil miyiz? İlk önce kendimi sorguladım bunları yazmadan. Düşündüm, o kadar düşündüm ki; düşünecek hiçbir şeyim kalmadı bir süre sonra. O kadar nötrleştim ki dünyaya…
Neden kendimi suçluyorum? Elbette sütten çıkmış ak kaşık değil bedenim, düşüncelerim… Ama neden işlemediğim bir suçun vicdan azabı ile yüzleşiyorum? Çünkü ben o zihniyetsizlerle aynı atadan geliyorum, aynı topraklarda hüküm sürdürüyorum hayatımı. Elimden bir şey gelmiyor. Bilinmeyenleri dinliyorum sadece. Sonra böyle, çektiğim kalp acısını döküyorum sayfalara. Ve yine korkuyorum. Sokakta yürürken bile korkuyorum, uyurken bile… Bir gün ben de bir Bilinmeyen olmaktan korkuyorum. Ama elimden yine bir şey gelmiyor cümlelerimi yazmaktan başka. Bir Bilinmeyen olmak istemiyorum… Sesimi asla duyuramam biliyorum.
Ve bu sefer nasıl bitirmem gerektiğini bilmediğim cümlelerimin sonundayım. Bitmeyen bir cümlenin sonuna nokta koymaya gitmiyor çünkü elim. Ağlıyor muyum? Hayır, gözüme adaletsizlik kaçtı sadece. Bitirmiyorum cümlelerimi sadece ufak bir ara veriyorum.
Çok başarılı:)
Çok hoj