O Huzur Bulsun, Sen Yaramı Sar!

Bu dünya ne sana ne de bana kalmaz*, aşk savaşmak değildi bir türlü sana anlatamadığım…
Canını yakan şeyler mi oldu bir aşkta, üstelik herkesin arayıp, buldum sanıp yanıldığı o yüce mabette, canını yakan şeyler mi oldu? Sözlerim mi, davranışlarım mı, bakışlarım mı? Sevdiğine darılırsın da kalbini bildiğin bir insana darılmazsın. Bilmediğin şey hangisi? Canını yakan her şey aşktandı, bir nimetti. Sığındığın, sarıp sarmalanıp kuşandığın gururun anlatamaz sana bunları, onlar içindeyken duyamazsın bir kalpten gelen sesleri. Onlar içinde aşkı koruyamazsın. Korkuyorsun biliyorum. Gurur en çok güçsüzlerin zırhıdır, biliyorum. Güvenmeyecektin kimseye, yine güvendin yine kırıldın biliyorum. Tek başına yaşadığın aşkında yine savaştın yine yenildin göremiyor musun? Sana ulaşmaya çalışırken kendimi kaybetmekten yoruldum. Hak etmekten bahsetmiyorum. Sen değil, hissettiğim, o yüce mabet içindi tüm mücadelem. Benim rotamı kalp sesim belirler, gurur ya da yargılar değil. Böyle geldim ben sana, böyle de gidiyorum. Gece ile gündüz, hiç onmayacak bir yara, tutulmayacak yemin gibiyiz. Bir ruhla bir egonun savaşı gibiydi, kısa vadede keyiflenip zamanı gelince vurgununu yaşayacağın… Ruh ve kalp tüm savaşları yener delikanlı, gurur zırhlarının, egonun ardında kalmak değil; kalbi açabilmek şifadır, yenilgiyi göze alabilirsen. O zaman öğrenirsin sevmeyi. Gurur öğretmez, yıkar emek emek, sevgi sevgi kurulan her şeyi yıkar, en acısı da bu ya. Bilmem öğrenir misin? Bu defter kapansın, olması gereken yere kaldırılsın. Ne acı, ne gözyaşı, ne ah, ne vah… Allah’ım o huzur bulsun, sen yaramı sar!
*Mabel matiz – Sultan Süleyman
Görsel: Edward Hopper
belki dinlemek istersiniz, mabel matiz – sultan süleyman