Eski Bir Çocuk
Her ömrün baharı sayarım ben küçüklüğü. Masumluğu ve saflığı, attığımız ıslak topun yerde bıraktığı izde, kumdan kale yaparken düşen her kum tanesinde bıraktık. Belki o kadar kör oldu ki gözümüz hatalardan, geriye dönüp bakmadık. Yıllarımızı eskittik başka yerlerde. Hiç sorgulamadık. Geriye dönüp baktığımızda o su izini göz yaşı kum tanelerini de özlem bildik. Aramadık kendimizde suçu. Tecrübeler, hatalar yapılarak kazanılır deyip, kör ettik gözümüzü. Ama istemedik benliğimizi. Başka bir bedende ben olmayı tercih ettik. Yanından koşarak geçtiğimiz çiçekleri, yıllar sonra soldurmayı seçtik. Tercihlerimizi kör olan gözlerle yaptık. Boğulan bir balıktık ve hala öyleyiz.
Nerede o masumiyet? Nerede benliğimiz? Düşen bir şekere ağlarken bir başka sebebe ağlar olduk. Dinlediğimiz şarkılara sağır olduk. Hep bir yanımızı tamamlıyor dediğimiz o satırları seçtik bir yol seçmek yerine. Tozlu raflardan çekip aldığımız o defterdeki masumiyete gülüp geçiyoruz. Ne yaptığımızı düşünmedik. Göz yaşımızı sildiğimiz ıslak kollarda sakladık her şeyi. Anlatamadıklarımızı göz pınarlarımıza kustuk. Bir dost aramayıp kendimize sırdaş kaldık. İçimizde birikeni içimizde bırakıp sadece sustuk. Ve yıllar geçtiğinde kırışıklık içindeki yüzümüze bakıp anıları o yüzde bulacağız. Sevinçlerimizi, heyecanlarımızı, hüzünlerimizi o yüzde saklayacağız. Bir oyuncak misali hayatımızı oyun yerine koyduk. Bu oyuncağı elimizle kurduk. Mutlu sonu göremedik belki ama, biz de çocuk olduk.