Yazmaya ve yaşamaya nereden başlayacağımı bilemiyorum… Bilmediği her şey de yoruyor insanı. Gerçi başlamayı da anlamsız buluyorum, başlangıcı bilmediğimden. Tutayım dedim konunun bir yerinden. Elimde kaldı. Seveyim dedim, en derinden; içimde kaldı. Sebebini bilmiyorum ve bilmediği her şey de yoruyor insanı.
Acıya, ölümlere, herkesi sellerinde boğan filmlere,ağlamayan bir kadın, neden ağlar durur yemek yerken, uyurken, yürürken, -çürürken-, makyaj yaparken, külleri düşerken, gülleri severken? Boş ver. Anlamazsın da zaten. Ben de anlayamıyorum nedenini ve nedenini bilmediği her şey yoruyor insanı…
Çok fazla insan kalp hastası evet, ancak tüm insanlık hasta kalbinden. Bu, alakası olmayan iki konu. Bu, ülser ile nezle arasındaki fark gibi keskin. Giden, unutmayı seçmiştir dediniz; ama hiç kimse bahsetmedi gidenin gitme mecburiyetinden. Ben O’na uçurumun kenarındaki bir dal gibi tutunurken bırakıverişim bu yüzden… Mecburiyetten. Boş ver. Anlamazsın da zaten. Anlayamadığı her şey yorar insanı… Kendime evlat edindiğim bir kuru çiçek bile aşırı yamuk yaptı bana. Sevilmemek denen sevgili arsız, gidecektir hayat boyu peşinden. O yüzden öğrendim, ‘merhametli ol anne’ dememeyi, bu sayede başardım gülüp geçmeyi. Sevilmemek hissi o yanıma geldiğinde bağırsam da geçmeyecek, göğsünü yumruklasam da. Sevmekten… Onu unuttuğum yeri bile unuttum. Hangi şehrin hangi sokağında kaldı kim bilir!… Bir onu çok sevdiğimi unutmam, bir de bana annemi çağrıştıran sevgisizliğini. Sevgiyi almadan vermek yoruyor insanı. Boş ver. Anlamazsın da zaten. Demiştim oysa, bunca yükü kaldıramaz bu beden…
Şşşşşşşşh… Sakın bahsetme kimsesiz kalplerimizden.
Bir de Ankara çok ağlamış arkamdan, avut onu, düşmesin bir damla yaş -senin de- gözlerinden. Yalnız olmadığımı bilsin sadece. Ama haberi bile olmasın içime çok şeyi gizlediğimden. Kimsenin içine kolay kolay sığdıramayacağı her şeyi kendimde sakladım ben… Göstermedim üzülmesin diye, diğer elimdeydiler Ankara’ya sarılırken. Bir şehre nasıl mı sarılır bir insan? Boş ver, anlamazsın da zaten…
Biliyorum kesişecek yollarımız yeniden, bir kitap satırında ya da dalıp gittiğimiz bir gün batımında. Biraz daha yaklaş Yaradanına, biraz ben gibi sev, Barış Manço dinle tekrar tekrar ve vazgeç kefeni cepleriyle hayal etmekten.
Neyse, boş ver…
Anlamazsın da zaten.
Selestia’S
Hiç bitmesin istedim
🙂 ‘hep biter ki’