DenemeEdebiyat

Sisli Karanlık

“Bir umuttu yüreğimde
Özleminde kaybolduğum tükenişlerim
Sevdamın coşkusu her zaman yanımda
Hisseder geçmişi hazin dirayetim.”

Bazen sığınmak gerekir kelimelerin ardına. Geleceğimizi şekillendiren geçmişimiz fısıltılı bir kelimedir aslında. Kelimelere bu anlamı yükleyen duygular umutlarımız ve ümitsizliklerimizi yansıtır. Hissiyatımızı tercüme eden bu kelimeler belki yarım kalır, bazen de çok şey anlatır. Bir mumun üzerindeki titreyen alev gibi maneviyatımızın ufkunu açan veya sabrın yolculuğuna çıkaran uzakta kalan bir liman gibidir kelimeler. Bazen yıllara meydan okumuş asırlık ağaçların duruşunda bulunan hikmet ve erdemi temsil eder. Belki de karanlık yolun sonunda bilinmez bir sis ile etrafımızı kuşatır. Yaşanılan her anı ve tebessüm kıymet bulur onun gizli çehresinde. Sevginin gücüne anlam katandır o. Bir bakışın değerine katlanmayı hissettirir yüreğimizde. Bir an akar gider kalbimizden dilimize, bazen de saklanır gerçeğin arkasına. Çünkü zamanı vardır her yolculuğun başlaması gibi düşüncemizde ve sevgimizde kuvvet bulmasına.

Sevgi, özlenen kelimelerin duygu dolu bakışlar arasındaki mahzun bir ifadesidir. Onu anlamına kavuşturacak sezgi, derin bakışların ardındaki uzun bir sessizlik veya kaderin sisli serüveninde yolları ayrılan iki yüreğin umutlarını dipdiri tutarak aydınlığa uzanan bir yolun başlangıcında karşılaşması gibidir.Peki her şeye rağmen sevgimizi kalbimizde taşıyarak geleceğe tutunmak mümkün müdür? İrade gerekir zorluklarla baş etmek, sabretmek için. Geçmişi yaşamak, yüreğimizde saklı kalan kelimeleri özlemin hatırına bekletmektir.

“Özledim,
Yüreğimi saran
O sıcak gülümseyişi
Sükunetin çıkmaz sokağını
Özledim,
Gözlerdeki o derin anlamı
Sabaha, aydınlığa yol alacak
Yorgun bekleyişleri, sessizliğin faziletini. “

Sevginin geleceğe tutunması yaşanılan tüm duyguları sevdanın kesiştiği köşe başlarında hissetmektir, oradan ayrılırken ruhaniyetimizi çepeçevre saran yalnızlığı gecenin karanlığına hapsetmektir. Seven yalnız değildir aslında. Yüreği çoktan ısınmıştır sevgiye. Düşüncesini ve hüznünü her zaman bir kişi paylaşır. O da sevdiği insandır. Ama engel olmuşsa kader sevginin gücüne, ayırmışsa iki insanı birbirinden uzağa ne yapmalı insan? Zamanın sürüklediği bu ıssızlığa ve yalnızlığa teslim olmaya mecbur mu insan? Belki hüzünlü ve sancılı bir bekleyiş, belki de sevginin güzelliğine değer katmak için gerçekleşiyor bizi yorgun düşüren sisli buhranlar. Bu, sevginin azalması demek değildir. Birbirine karşı atan yüreklerin hissiyatlarını maneviyatlarında olgunluğa eriştirmesidir. Haykıracak duygularına ve güçlerine bir süre esaret tanımaktır aslında. Sevgilerini, hiç unutulmayacak yorgun tebessümlerini, bir kelimeye sığacak can alıcı bakışlarını zamanın aydınlık yüzüne teslim etmektir.

Elbet akseder yüreklere hazin bir dirayet. Sonra anlamsızlaşır her şey, zaman bulanır. Onu bir daha hiç göremeyeceğim, bulamayacağım düşüncesi siner insanın yüreğine bir hançer gibi. Gözyaşları belki yüreğimizde kavrulan çığlıkların sesi olur. Duyguların hiç kaybolmamasına, her zaman yeşermesine vesile olur. Kader baştan sed çekmişse sevdanın gücüne son kez bakar birbirine yüreği yaralı iki insan. Öyle bir bakıştır ki o, yaşanacak bütün olumsuzluklara rağmen inancını benliğinde bazen umutla bazen de ümitsizlikle her zaman koruyacak bir işarettir aslında. “Sevdam biliyorum bu ilk karşılaşmamız değil, son karşılaşmamız da olmayacak.” gibi bir cümlenin dile getirilmemiş halini temsil eder. İşte bu işaret kaybolursa yüreklerde koca bir şehir bile dar gelir insanın kalbine.

“İşte gidiyorum
Bırakmak zorundayım buraları
Hıfz olunuyor yüreğime
Onun her sevinci, heyecanı
Yaşadım
Özlemi ve tebessümü
Kaybolmaya mahkum kaldım
Geriye kaldı tek yolum
O da
Sadece kaderimin çizgisi.”

Hüzün başlamıştır çoktan. Ayrılık adımları sabrın ve iradenin yolculuğuna çıkmaya yol almıştır. Hasret çeken hisler yanmıştır mazide. Ama bitmiştir mazi. Kalmıştır geride anılar ve tecrübeler. Gözyaşları alev gibi akmıştır zamanın yıprattığı çehrelerinde iki insanın. Ne söz kalmıştır artık ne de tebessüm. Yollar ayrılmış başka şehirlere, uzak diyarlara. Kaçış mıdır bu? Değil elbette. Nereye sığınacak , nasıl avutacak kendini insan? Düşünceler belki çıkmazlarda sürüklenecek , sisli bir karanlığın evreninde aydınlığı bulmaya çalışacak. Zihinleri meşgul eden anılar ve özlem aidiyet duyulan kişiyi hatırlatacak. Hayatla ölüm arasında tutunmak istercesine özlenen nefesler tekerrür edecek maziye ait yüreklerde.Mesafeler belki böyle kısalacak. Umutlar ve duyulan özlem birbiri için atan iki yüreğin düşüncelerine misafir olacak.

“Umudum tükenmedi yine de
Belki kalkacak
Sis perdeleri aramızdan
İsteğim
Onun hayallerine misafir olmaktır.
Belki, böyle kısalacak mesafeler
Karanlığın ıssızlığına ve her şeye rağmen.”

Yıllar geçmiştir. Gözyaşları tükenmeye yüz tutmuştur. Belki ne bekleyecek güç ne de hissedilen umut kalmıştır yüreklerde. Geriye sadece bir fotoğraf ve zihinlerde zamanın yıprattığı parça parça hatıralar. Solan hatıralar bir fotoğrafa sığar. Ona her baktığında şiddetli bir hançer saplanır yüreklere. Acısı dinmeyecek , panzehiri bulunmayacak bir çıkmaza sürüklenir insan. Bir hikayenin yaşanmışlığı içinde tükenir, kuvvet bulmak ister. Her umut, her acı yeşerir onun içerisinde. Yağmurun pencere kenarlarında birikmesi gibi hikayeler yer edinir zihnimizin köşelerinde. Tebessüm etmek mi yoksa hıçkırıklara boğulmak mı fayda verir insana? İkisi de umudun kapısıdır. Biri geleceği aydınlık ile süslemektir. Biri de geçmişin izlerini takip ederek gelecekte yönünü aramaktır. Acı çekmek dedik ya irade ister, sabır gücü ister. Sevdası gerçek olmayanın iradesi de umudu da yoktur. Çünkü seven insan karanlıkların verdiği ıssızlıkta sevdasını düşünür, düşüncesinde mahkeme eder kendini. Zamanın yüzünde bıraktığı buruşukluk sabrının ışığını aksettirir mahzun yüreklere. Bir bakış, umudun yolculuğunda bir karşılaşma işte o zaman tesir eder sevginin faziletine.

” Sevdam!
Karanlığımın ışığısın
Umudumun coşkusunun
Mahzun bekleyişimin
Anlamlı haykırışısın
Gülsün, gül kokumsun.
Sürüklendim bir anda
Fazilet dolan gözlerine
Belli etmezdim
Sevgimin derinliğini
Kayboldum ben
Geçmişin sessiz çığlıklarında.”

“Biliyorum Sevdam! Bir gün yine karşılaşacağız, yine el ele tutuşarak gökyüzünü seyredeceğiz, yine gözlerimiz birbirine aşkla baktığında dolacak gözlerimiz , haykıracağız sevdanın gücünü.” Mazi unutulmaz ama umut hiç bitmez. Yoksa nasıl ulaşır sabrımız enginliğe. Nasıl varır düşüncemiz umudun gölgesine? Özlemek sabretmektir. Umuda ulaşan yol , uzaklara bakınca birden hatırlanan hasret dolu geçmişin hicranı ve özlemin penceresinden yıllarca bakabilecek gönlün aynasıdır. Umut , yüreğine hüzün düşen insanın sabır ve duasına eşlik eden yalnız bir bekleyiştir. Ona acısını hafifleten sevginin umuduyla yaşamak ve zorluklara tahammül etmektir. Yürekte özlem olursa gece suskundur, uyku yoktur insan için. Çünkü özlem hatırlatır her şeyi. Duygular ve tebessümler tekerrür eder sancılı yüreklerde. Gözler her zaman uzakları arar. Bir gün sevdiği kişinin onu bu karanlıklardan kurtaracağına inanır. Belki gözler yorulur ama yüreklerde hissedilen umut hiç yorulmaz.

“Belki bir gün
Özlem ışık olur da
Kalkar karanlıklar önümüzden
Hatırlanmak da yeter , unutulmamak da
Özümüz de bir, sevdamız da.”

Kavuşmak dileğiyle. Bilinmeyene, gerçek sevgiye…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu