Eflatun Rüzgarlar

Küçük dokunuşlar; büyük mutlulukların peşinde… Sabaha daha çok var; biz güneşle birlikte yürümeye alışığız. Geceleri ancak rüyaları yürürüz.
Dokunmadım; dokunsam gök yarılacaktı.
Gözleri delip geçiyordu sakinliğimi. Ellerimi sıkı sıkı tuttum önce. Sonrası yok. Sonrası; yağmurlarla kaybolan kuruluk gibi…
Kuru, sıcak, çok sesli, çok insanlı bir şehir hayal edin. Tutmak istediğiniz bir el hayal edin. Sonra bırakın yağmur yağsın; yağmurla yağsın gitsin.
Geç kalınmışlığı yaşarken; hissetmeyi hatırlayın. Sonra çekip gitmesini… Çekip vurmasını önce… Sonra da çekip gitmesini…
Ellerinden bahsettim mi size? Eminim siz öyle eller görmediniz. Tutsanız; bütün dertlerinizi alır, yanağınıza götürseniz; merhameti öğretir size. Ellerini tutabilseniz eğer cennete yaklaşırsınız.
Sonra bir bakarsınız elleri ellerinizden alınmış. Elleri, göklere sizden önce ulaşmış. Gökkuşağı olmuş, yağmur bitmiş.
Sonrasını biliyorsunuz işte. Merhamet kapalı kapılar arkasına saklanır. Biçimsiz duygulara şekil vermek için uğraşır durursunuz. Heykeltıraş gibi yaşarsınız. Ama yaptığınız şekiller nefrete gölge, imkansızlığa yuva olur. Besler büyütürsünüz.
Kafanız artık bir özlem olur. Özlem sessizlik…
Durmadan, duramadan düşünürsünüz. Elleri; onun elleri aklınızda bir kilitli kasa olmuştur. Ölemez olursunuz, ölümsüz değil.