
Bak bir etrafına, buldun mu aradığın ne varsa? Sonunda gelen yazla; dindi mi içindeki fırtına? Güneş her doğduğunda ısındı mı yüreğin? Tüm virgüllerin, yarım kalan cümlelerin, tamamlandı mı noktayla?
Şimdi de bak aynaya, yaşın daha kaç da çökmüş gözlerin, kaçmış rengin. Sahi bu kambur ve ayakta durmaya tahammülü kalmamış olan bedeninin hâli ne? Soyut şeyler ne zamandır bir kütleye sahip oldu da eziyor seni haince? Ne bu ellerin, kolların, bacakların. Yoksa dünyadaki tüm yolları mı yarıladın? Peki bu cılız sesin Kafandakileri bastırsın diye haykırdığın her kelime tepene çıkmış olmalı. Yenilince pes etmeye alışmış bir beden karşımda dikiliyor. Bu dünyanın hiçbir köşesine sığamamış anlaşılan. Her defasında hayatının anahtarını başkalarına verip içeriye alınmadığın günler mi sana böyle yaptı, yoksa üzerine kendini harcadığın tüm duygular mı yıprattı?
Peki sen hiç mi sevilmedin? Kalbinde kocaman delikleri hiç mi biri fark etmedi, hiç mi biri elini tutmadı, hiç mi biri sarılıp “üzülme, ben buradayım” diye fısıldamadı, hiç mi silinmedi yaşların, hiç mi nasıl olduğun sorulmadı, hiç mi kalman için ısrarcı olunmadı, hiç mi biri kabullenmedi seni o hâlinle… Hiç mi.. Hiç miydin sen?
Sen…sen neydin sahi bu dünyada? Yerin yurdun nereydi,en son neye güldün? Neye ağladın diye sormuyorum, dediklerim ağır gelmiş olmalı ki ağlıyorsun yine. Amacım seni kırmak değildi sevgili kendim. Tek bildiğim biraz zaman daha sen, ben ve gözyaşlarım beraberiz. Belki bir gün soluklanıp bunların da üstesinden geliriz.