DenemeEdebiyat

Kırık Asa

Yolun nereye çıktığı önemli değildi. Sadece yürümeye ihtiyacı vardı. Yanından geçen arabalar, yağmurlu bugünde su sıçratıp neredeyse yere değen ceketini ıslatıyordu. Fark etse de, çamur olmuş üzerini içinden durup temizlemek gelmiyordu. Sadece yürümek, belki ilk ve son kez düşünmeden hareket etmek…

Sonunu düşünmeden hareket etmek, daha önce hiç yapmamış olsa da iyi geleceğine inanıyordu. Bir kere olsun ileriye bakmadan kafası eğik yürümek iyi gelecekti. Çünkü kafasında asası kırık bir cadıydı. Büyülediği tek şey “dizlerinin bağını çözmek olan bir cadı. Masadan son kalkan, yol arkadaşları gittikten sonra yolu tek başına alan… Başı eğik tüm yolu elbisesinin neşesine nazaran ağlayarak yürüyen… Duyduğu son cümleler, olmamasını dilediği bir organını neredeyse durduran… “Dursaydı ne olurdu?” diye düşündüğünde kendine bir an olsun acıyamıyordu. Ceketindeki çamuru hak ettiğini düşündüğündeki gibi düşüp bir daha kalkamamayı da hak ediyordu.

Yağmur şiddetini artırdıkça başını öne eğiyordu. Saçları gözüne gelince, kulağının arkasına kıvırmaya çalışsa da yetmedi perçemleri… Bu sırada soğuktan uyuşan elleri saçına takılınca, bir iki tel elinde kaldı. Hissettiği acıyla bir anlığına da olsa yola çıkma nedenini unutmak iyi hissettirdi. Yanından geçip giden insanlar, yağmurdan saklanabilecekleri yer ararken “Yaşadıkları telaş ne güzel!” diye düşündü. Gitmek istedikleri bir yer, en azından bir tente altı vardı. “Çantasını başının üzerine koyup yağmurdan korunmaya çalışan insanlar ne masumdu!” diye düşündü. “Neden korunuyorlardı ki!” diye düşündü.

Yağmur, her hâlükârda ıslatacaktı.

Bunu bilmediklerinden değildi muhtemelen. Çünkü her zaman beden son ana kadar savunurdu kendini. Şüphesiz sonunu bilmek de çabalamamayı gerektirmezdi. Ceketinin önünü açtı. Açar açmaz önce karnına sonra kollarına giren keskin soğuk, bir anlığına bu yaptığını sorgulatsa da yürüdüğü gibi düşünmedi. Saçlarını ceketinden dışarı atıp saldı. Daha sonra yolun en kenarından, tekerlerin sıçrattığı çamura inat yürümeye başladı. Islandıkça üşüdü. Rüzgâr da inadına kuvvetlendi. Dişlerini sıkarak hızını artırdı. Şikâyet de etmedi; soğuktan da yağmurdan da… Kafasını kaldırıp seri adımlarla temposunu artırdı. Yağmur damlaları yüzüne çarparken gözlerini açık tutmak da bir o kadar zordu. O an düşünmeye başladığını fark etti. Uzun zamandır düşünmediği bir şeyi…

İlgili Makaleler

5 Yorum

  1. Yağmurda yürümenin bu kadar iyi geleceğini anlatan bir deneme yazısı daha okumadım.

  2. Şimdiye kadar yağmurdan bu denli kaçtığım için kendime kızdım. Ne olurdu ben de bir an olsun düşünmeden yağmurda yürüyüp, düşünmeye korktuklarımı düşünseydim…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu