Karanlık Sis
Tüm bedenimi saran endişe caddeye çıktığımda da takip ediyordu. Cebimde kalan son 50’likle yapacağım tek bir şey vardı. Nefes alıp verişlerim hızlandı ve göğsümde bir ağrı hissetmeye başladım. Derin nefesler alarak cadde boyu yürümeye başladım. Adımlarım dağınık ve sağlam değil. Gözlerimi açık tutmakta zorlanıyorum. Kafamda bir ses “Tik tak, tik tak, tik tak…” vaktin aleyhime aktığını ve geç kaldığımı hatırlatıyor bana. Yürüdüğüm cadde öyle ışıklıydı ki gözlerimi alıyordu ve önümü görmekte zorlanıyordum. Yanımda yürüyen insanlar gözümde büyüyor muydu yoksa ben mi küçülüyordum anlam veremedim. Binalar, sokak lambaları büyüdükçe büyüdü. Benim üç adımımla yanımda yürüyen insanların bir adımına tekabül ediyor gibiydi. Yüksek ve sivri topuklularıyla , iyi giyimli bir kadının ayağının altında kalmaktan son anda kurtuldum. Ezilmekten kurtuldum diye sevindiğim anda aniden çalan alarmla yerimden sıçradım. Yazık , çok geç artık. Sokağın sonundaki son market de kepenklerini indirmişti. Birden tüm ışıklar söndü. Sokak lambaları, araba farları, patlayan telefon ışıkları… Hepsi söndü ve cadde karanlığa büründü. Derin sessizliğin içinde bir dakika boyunca öylece ayakta dikildim. Başımı iki yana sallıyor kabullenemiyordum. Sabaha kadar nasıl bekleyecektim. Şu an ihtiyacım vardı. Ve nereden bulacağımı bilmiyordum. Sokaktan geçen herhangi birinden rica edebilir miydim? Yüzüm, avuç içlerim, ensem kaşınıyordu.
Çaresizliğimle baş başayım. Yapayalnızım. Zifiri karanlıkta umursamaz birkaç adım attım önümü görmeden. Karanlıkta yürürken nereye yürüdüğünüzün bir önemi yoktur çünkü elbet bir yere çarpıp, yara alacaksınızdır. Bunu bilerek gözlerimin açık mı kapalı mı olduğundan emin değilim, yürüdüm. Üç ileri, bir geri, iki adım sağa ve dön. İki adım sola, bir adım geriye dön etrafında ve dur. Saatimi bile göremiyorum. Zaman da durdu mu peki diğer her şey gibi? Düşünmeden durmak imkansız kafamda hep aynı sorular. Ne zaman sabah olacak? Oturamıyorum, huzursuzum. Dizlerim sallanıyor, kesemiyorum ki. Keşke uyusam ve uyandığımda sabah olsa. Uyuyabilir miyim ki şimdi? Ya sabah olduğunda bilmediğim bir yerde uyanır da yolumu bulamazsam? Uykum var gibi de hissetmiyorum zaten. Uyursam biraz olsun unuturum ama. Zaman daha hızlı geçer. Zaman geçiyor mu ki? En iyisi bir duvara yaslanıp uyumak. Sabah olduğunda zaten uyandırılırım.
Nihayet bir duvara yaslanıp uyumak için yerleştiğimde, karşıdan gelen ve neredeyse kör edecek şiddette bir ışıkla açtım gözlerimi. Gözlerimin kamaşmasıyla bir süre ışığın olduğu yere bakamadım. Elimi gözümün önüne tutup ayağa kalktım. Birkaç adım attıktan sonra ışığın önünde duran bir karaltı gördüm. Ne olduğunu anlamaya çalışırken karaltı yaklaştı, yaklaştı ve ondan bana doğru gelen kara bir dumanla doldu her yer. Dumanın etkisiyle boğazım yırtılıyormuşçasına öksürdüm. Beyaz ışık ve karaltı gitmişti, duman hala etraftaydı ama tüm sokak geri gelmişti. Hayat normale dönmüş gibiydi. Arabalar, insanlar, dükkanlar hepsi normale dönmüştü. Elimi cebime atıp kalan son 50 liramı harcamak istedim. Ama cüzdanım boştu. Gün boyu kara duman nereye gidersem beni takip etti.