EdebiyatHikaye

Terkedilmiş Kadının Günceleri (6)

İyiyim Zerrin. Gayet iyiyim! Çok çok iyiyim!

Elimde gerçeklerden kaçarcasına medet umduğum yaldızlı kadehim, yüzümden akan uğursuz gecenin ardında bırakılan su birikintisi, bozulan makyajım ve saçım ,kim olduğumu çoktan unutmuşçasına bakıştığım bulanık bir adet boy aynası ve tabii ki bir adet güneş (Zerrin). Sonrasını Zerrin’in ağzından bizzat dinledim. Acı çekmeye yüz tutmuş kalbimden gelen tüm su birikintileri canhıraş bir çığlık eşliğinde elimdeki yaldızlı kadehin aynayla olan kavgasına tanıklık etmiş. Akabinde kendi bağımsızlığını ilan eden boy aynasından etrafa dağılan can kırıkları… Zerrin beni yalnız bırakmamaya ant içercesine, o gece kendisi de dahil her şeyi ve herkesi unutup, adeta benim için doğan bir güneş olmak istemişti. Ki oldu da… Peki ya Çiler ? Sonrasını zaten biliyorsunuz. Hala yaşananların şokunu üzerimden atabilmiş sayılmam. Hem çok yakında sizler için sürprizlerim var. Dikkatleri yeterince topladığımı varsayarsak kaldığım yerden anlatmaya devam edeceğim. Fakat bir farkla . Bu kez söz sırası bende değil. Sevgili ,biricik çatlak Menajerim Selda, yanında bir liman kenti kadar huzuru bulabileceğiniz sakin ve saygılı asistanım ,birtanecik Burcum ve sonrasında olur olmadık açıklamalar yapan densizin biri! Ay düşündükçe sinir katsayımda ciddi bir yükselme meydana geliyor. Öfkem , sevgim ,nefretim ve kırgınlığımın da aynı şekilde destek vermesi cabası. Kim mi? İsmini duyurmaya gerek var mı? Sosyal medya sayfalarında yeterince yankılanırken !

ÜNLÜ ŞARKICININ OLAYLI DOĞUM GÜNÜ PARTİSİ !

“Son dönemlerde adından sıkça söz ettiren şarkıcı Çiler Arca’nın Bosphorus Otel’de düzenlenen doğum günü partisi uzun süre konuşulacağa benziyor. Süperstar Ajda Pekkan’ın davetiyle renklenen ve cemiyet hayatının tanınmış isimlerinin de bulunduğu parti, sanatçının eski aşkı ünlü besteci ve söz yazarı Cenk Çetiner’in davetsiz misafirliği sonucu tatsız bir şekilde son buldu. Şarkıcının menajeri ve asistanının tembihleri sonucu kapıdaki birkaç güvenlik görevlisinin de yardımıyla tüm davetliler otelin dışına çıkarıldı. İçeride baş başa kalan ikiliden bir müddet sonra, önce Cenk bey ayrıldı, bir süre sonra da Çiler hanım, gözyaşları içerisinde vale eşliğinde mekanı terketti.”

Beymiş! Sevsinler onun beyefendiliğini! Aldat ,ortadan kaybol, çakma sarışın star bozuntuları ile gününü gün et sonra hiçbir şey olmamışçasına sürpriz! Aaa vallahi olacak iş değil ! Ay düşündükçe afakanlar basıyor! Ama yok şekerim suç biraz da bizimkinde! Aşktı meşkti öyle düştün mü kara sevdaya al gör hayrını!
Selda yine güne enerjik ve tam modunda bir başlangıç yapmıştı. Sinirliyken bile komik, çılgın ,dengesiz ama laf aramızda birazcıkta sempatik olmayı başarabiliyordu.
Merhaba merhaba merhaba ! Uzun zaman oldu değil mi sizlerle tanışmayalı! Ah çok afedersiniz her şey o kadar üst üste geldi ki! İş güç, bizim kızın doğum günü partisi ,kişisel sorunlar, hayat telaşı… Gerçi Çiler az da olsa bahsetmiştir diye umuyorum. Ki zaten bahsetmemesi büyük hata olurdu öyle değil mi? Neyse neyse şimdi sıkı durun ve kemerlerinizi ayyy bu bizim kızın esprisi bir de en çatlak benim dersiniz ! Hiçte bile halt etmişsiniz hepiniz ! Tamam tamam 3-2-1 başla!

Ben Selda! Selda Önal! 28 yaşındayım. İstanbul’un tanınmış ailelerinden Önalların kızıyım desem abartmış olmam. Dedelerim kaç kuşak öncesinden buraya göç etmişler ve neredeyse bütün aile İstanbullu olmuşuz. Hep en iyi okullarda okuyan ,en iyi bakıcılarla büyüyen yetmeyip evde de özel eğitim alan köklü bir ailenin el bebek gül bebek büyüttüğü bir kızıyım anlayacağınız. Böyle söyleyince daha doğrusu böyle büyüyünce, kimileri tarafından çok şanslı olarak nitelendirilen ve hayatın daima toz pembe yanını gören ,zengin ,uyuz ve şımarık bebesi muamelesi görmeniz kaçınılmaz oluyor. Oysa içinizde ne fırtınaların koptuğunu ve gerçekten kim olduğunuzu bilmeden… Sadece yargılıyorlar! Olsun! Alışkınım ben! daha saçlarımın okşanmaya en çok ihtiyaç duyduğu zaman küçük bir kız çocuğuyken bizi terkedip giden babama inat pembe bulutlarım, çocuksu gülüşlerim, keçiden beter inadım ve eski zaman kadınıymışçasına yad ettiğim tutkularım var. Sanırım bu özelliklerimin birçoğunu tanıdığım en değerli, en güçlü ve en özel kadın olan Sare Uluçınar’dan almışım. Tahmin edersiniz ki bu muhteşem insan pekala da annemden başkası değil! Kendisini terkedip giden aşağılık bir adama inat kendi işini kurmuş ve ne o adamın ailesinden ne de hayatta olan akrabalarından tek kuruş istemeden binbir çabayla beni büyütmüştü. Elbetteki nafakasını alıyordu! Ancak hepsi benim eğitim-öğretim masraflarımı karşılamak ve bunun gibi başka diğer ihtiyaçlarım içindi. Biraz önce bahsettiğim gibi bu önyargıların hepsi ilk başlarda Çiler’de de kendini göstermişti. Allahım ben ne yapacağım bu kıskanç, suratsız ve aksi kadınla ah Cansu ah başıma ne işler açtın diye söylenirken gün geçtikçe bambaşka bir kadının varlığına şahit oluyor, onu yakından tanıma fırsatı elde ettiğim her an benim için daha çarpıcı daha anlamlı bir hale geliyordu. Sanatçı ruhunu bir kenara bırakırsak aşk için mücadelesini, hırsını ve öfkesini anneme benzetiyordum. Fuat Önal denen o pisliğe karşı hala aşkı bitmemiş olan kadına… Onunla görüşüyor musun diye soracak olursanız evet ne yazık ki zaman zaman bir araya geliyoruz. Kendisi eski bir gazeteci ve sosyeteyi ,aklınıza gelip gelmeyecek bir çok sanatçıyı oldukça yakından tanıyor. Röportaj vermeyi sevmeyen bir ünlüyle bile en fiyakalı röportajı yapan, mesleğinde adından sıkça söz ettiren bu adam aynı başarıyı ne yazık ki aile hayatında gösterememişti. Yerden göğe uçarcasına yaşadığı hayatının iplerini elinde tutamamış ve stajyer bir üniversite öğrencisiyken tanışıp kandırdığı annemi daha sonra yine başka türlü (bu sefer gerçekten) kandırarak hiç dönmemek üzere çekip gitmişti. Ta ki birkaç sene önce ortaya çıkana dek… İlk karşılaşmamızda ona karşı öyle öfkeliydim ki tahmin bile edemezsiniz. Tıpkı Cenk gibi bir davetsiz misafir edasıyla site güvenliğini aşıp gelmiş, (koskoca eski gazeteci Fuat Bey’e! güvenlik filan işlemez ya) ve o esnada annem dışarıda olduğu ve çok gecikmeden geleceğini tahmin ettiğim için çalan zile doğru kapıyı açmıştım ki…ne göreyim! Karşımda buğulu gözleriyle eski bir zaman makinesinin içinde kaybolmuşçasına beni seyreden bu adamın pişmanlığını farketmek pek zor olmamıştı.
-See Selda! Kıı kızımmm!

-Sakın ! Sakın bana dokunmaya kalkma! Ne şevkatine ne sevgine ne parana kısacası sana ve sana dair hiçbir şeye ihtiyacımız yok! Nasıl ! Nasıl bu kadar vurdumduymaz olabildin Allah kahretsin !
-Kızım dur kapatma beni dinle ne olur anlatacağım şeyler gerçekten çok çok önemli! Önce bir dinle yalvarırım sen de haklısın yaşanan bunca şeyden sonra hiçbir şey yokmuş gibi karşına çıkmam ama ne olursun bari sen dinle annen zaten bir kere bile… Ne olursun bana biraz müsaade et .

-Koskoca adam karşımda dikilmiş oyuncağı elinden alınmışçasına çocuk gibi karşımda diz çökmek üzere bekliyordu! Hiç acımıyordum ona nedense . Ama kapıda o halde bırakmam da doğru olmazdı.
-Kızımm canım ne kadar büyümüşsün ne güzel bir genç kız olmuşsun.

(sayende babacığım sayende)

Tüm bunlara şahit olamadığım için beni affet ama ben… gitmek zorundaydım . Ben kandırıldım Selda! Mesleğimden alıkoymakla annenle evliliğimi bitirmekle hatta seninle tehdit ettiler. Bilirsin işini düzgün yapan hiç kimse sevilmez şu lanet ve acımasız dünyada! Sadece bizim için senin için var olmaya çalıştım. Ah ah bilmediğin o kadar çok şey var ki! Ama sen ve annen hiçbir şey anlatmama fırsat vermediniz. Sizi başka bir kadın için terkettiğimi düşünüp yıllarca benden nefret ettiniz! Ama doğru değil Selda! Büyük bir yalanın içinde yaşadım ben! Offf offf!

-Ne demek istediğini tam olarak anlayamadım. Baba! (Bu sözcük imalı bir şekilde çıkmıştı ağzımdan) ama eğer tüm bunlar gerçekten yaşandıysa vebalini neden biz ödemek zorunda kaldık! Bunca zaman gazete küpürleri, dedikodular ve sensiz de güçlü olup tüm imkanlarını benim için zorlayan bir kadının yaşadıkları… Artık çocuk değilim baba yakında üniversiteye başlayacağım. İletişim fakültesinde okuyup senin gibi en ufak zorlukta pes edip sevdiklerini ortada bırakan bir insan olmayacağım!

(Burada ufak bir parantez açmak istiyorum. Köklü bir aileden geldiğimden bahsettim ilk başta ancak lise hayatıma dek annem tüm kazandıklarını bana harcadı ve onca zorlukta bile el bebek Gül bebek büyütülmekten geri kalmadım. Hatta sonradan duyduğuma göre okul masraflarımın çoğunu babam gizli gizli ödüyormuş .)
-İletişim fakültesini tercih etmekte emin misin Selda ? (Yüzü sevinçli ama bir o kadar da endişeliydi.) medya sektörünün ne kadar zorluklarla ve dakika başı derisini değiştirmekle meşgul yılanlarla dolu olduğunu iyi bilirim. Umarım benimle bir yarış içinde olmak için bu mesleği yapmak istemiyorsundur. Kararına saygım sonsuz ancak bir şartım var. Okul masraflarını bizzat ben karşılayacağım! Bölümüne adam gibi çalışacaksın ve kaytarma olmayacak. Arkadaşlarına kimlerle gezip tozduğuna dikkat edeceksin. Gözüm üzerinde.

Yüzümde alaycı ve bir o kadar da öfkeli bir gülümseme oluştu. Dadım mısın yoksa öğretmenim falan mı? Hayır hala söyledikleri aklımı kurcalıyor. Bir insan kariyerinin zirvesinde ve iyi bir hayatı varken bir anda nasıl ortadan kaybolabilir? Ailesini hiçe sayacak kadar hem de!
-Olur nasıl isterseniz saygıdeğer! Babacığım! Hatta mesleğimi elime aldıktan sonra kandırılmadan, çekip gitmeden iyi bir hayat yaşamamı da tembih ediniz. Bence de size bu yakışır!
-Selda lütfen! Biraz olsun anlamaya çalış!

Daha fazla bir şey söylemesine fırsat vermeden çekip gitmişti. İşte bu da benim hikayem şimdiyi soracak olursanız neler mi değişti? Babamı az da olsa affettim! Onun da bir hikayesi var ancak söz sırasını Burcu’ya bırakmadan önce ufak birkaç şey ekleyip biraz soluklanmak istiyorum. Ne zor şeymiş yahu kendinden bahsetmek! Ay iyi ki bir kanaat önderi, efendime söyleyim bir konuşmacı filan değilim! Allah kolaylık versin o koskoca kürsüye çıkıp bir şeyler anlatmak zorunda olanlara! Neyse ha ne diyordum! Evet onu az da olsa affettim. Çünkü o konuşmanın üzerinden geçen neredeyse 10 yıl içersinde bu camiayı, kendi üzerime oynanan oyunları, sadece benim mi Çiler’in, Burcu‘nun, Zerrin’in, annemin.. güçlü olmak zorunda bırakılan hepimizin . Artık çok daha net bir şekilde ayırt edebiliyorum. Ve o esnada Bukowski’nin şu sözleri yankılandı kulaklarımda :


Hangi çiçek, diğerini “sarı açtı” diye ayıplar?Hangi kuş, “farklı ötünce” diğerine yasak koyar?Derisinden, dilinden ötürü öldürülüyor insanlar.Ah insanlar! Her  şeyi  bulup kendini bulamayanlar…

-Cenk bey memnundur herhalde yaptıklarından ! Çiler Hanım’ın en mutlu gecesi mahvoldu. Yazıklar olsun senin gibisine ! Şimdi de sosyal medya çalkalanıyor! Cenk bey bir AVM’den çıkarken muhabirlere yakalanmış mış soğuk bir tavırla yüzlerine bile bakmadan oradan uzaklaşmışta! Sevsinler! Ay sahi sizlere kendimden bahsetmeyi unuttum. Çiler az da olsa anlatmıştır ama ben biraz daha detaylı bir şekilde bahsedeceğim. Adım Burcu Önder. 23 yaşındayım. Halkla ilişkiler bölümünden mezun olduktan sonra aileme destek olmak adına bir an önce iş hayatına atıldım. Zaten babasız büyümenin getirmiş olduğu bir sorumluluk üzerime yüklenince ,erkenden hayata atılmak sizin için kaçınılmaz oluyor. Lise 2.ci sınıfta okuyan bir erkek kardeşim ve kendi ayakları üzerinde duran öğretmen bir annem var. Annemle babamın ayrılma nedenini soracak olursanız öyle spesifik bir hikayesi yok. Anlaşmazlıklar, kültür farklılığının evliliğe olan birtakım yansımaları vb nedenlerle medeni bir şekilde ayrılma kararı almışlar. İkisini de asla suçlamıyorum. Aksine bu kararı alabilme olgunluğunu ve cesaretini gösterebildikleri için onlara saygı duyuyorum. Tabii kardeşim Duygu benim gibi düşünmüyor ama onun da büyüyünce bu durumu daha iyi anlayıp kabulleneceğini umuyorum. Çevremde daima son derece mesafeli ve soğukkanlı biri olarak tanınırım. Kimseye kolay kolay güvenmem ve sadece işime odaklı olarak çalışırım. Yani anlayacağınız öyle dramatik, ilgi çekici bir hikayem yok. Yaşananları düşündükçe şu ana kadar çalıştığım en farklı ,en sıradışı olayların meydana geldiği yerin burası olduğunu söylesem abartmış olmam. Müzik ve medya camiası ne kadar acayip! Bir de yakından görseniz, üniversite yahut lise sınavına hazırlanan iki öğrencinin arasındaki rekabete rekabet demezsiniz! Ah Çiler hanım! siz bu camia için değil bu dünya için o kadar fazla merhametlisiniz ki! Ama bir o kadar da güçlüsünüz. Hala bile bile canınızı yakan sizle oynamak isteyen bu adamı deliler gibi seviyorsunuz. Ah aşk! Daima haketmeyene ,görülmeyene ve kavuşulmayana mı layık olacaksın!

Yokuş aşağı sürüklenen yalnızlığa sesleniyorum

İçimdeki 40 kişi 40 çocuğa yalanlar söylüyor

Gitme ! Bir yalanı yaşasak bile !

ÜNLÜ BESTECİDEN SANİYELER İÇİNDE SİLİNEN TWİT !
Göndermeler Çiler Arca’ya mı ?
Uzun zamandır ortalarda görünmeyen yakışıklı besteci kime sesleniyor ?
Yoksa genç popçu sevgilisi Şölen Tezcanlı’ya mı ?

Bir sonraki durakta Şölen’in hikayesine tanıklık edeceksiniz. Ve Çiler’in kendini nasıl toparlayıp kaldığı yerden devam ettiğine.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu