
Ben, annem ve oğlum. Birbirimize hem çok yakın hem çok uzaktayız. Biz, bu üç nesil, onca yaşananlara rağmen en azından sessizliğimizde buluşabildik. O da köpeğimiz tarafından bölünene kadar. Her şeyden habersiz, oyun çağrıları ile etrafımızda dört dönen köpeğimiz… Eşimi bekliyoruz ama eski eşim desem daha doğru olur artık. Buna alışmalıyım. Evliliğimiz biteli neredeyse 3 ay oldu.
Oğlum sessiz, annesi iyi tembihlemiş. Geçirdiğimiz şu iki günde de çok yanaşmadı bana, en sevdiği pizzayı sipariş etmiş olsam da. Babannesinin dizinin dibinden ayrılmadı günlerce. Yarım saate de dersi başlayacak, arkadaşlarıyla bu durumu konuşuyor mu, bilmiyorum. Öğretmenleri bir süredir sınıfta daha durgun olduğunu söylüyor. Kimi arkadaşlarımız psikolojik bir destek öneriyor. Herkes çocuğumuzu bizden daha iyi tanıyormuş gibi davranıyor.
Annem sessiz, ama daha çok küskün, torununun yanında çok belli etmek istemese de. Eşimin yanında sevecen olmaya çalışsa da. Bana güç vermek için güçlü kalmaya çalışsa da. Kararımıza en başından beri karşı çıktı, bizi anlamadı. Onun için aileyi ayakta tutmak, fedakarlıklar yapmak gerekti. Bizler sadece ödlektik. Bunu çocuk oyunu sanıyorduk çocuklu çocuklu.
Ben sessizim, hem de uzun zamandır. Tek fark, o zamanlar içim gürültülüydü. Şimdiyse bu halimi huzura mı yormalıyım? Daha çok ölüm sessizliği gibi hissettirirken hem de… Annem bir süreliğine benimle kalıyor olmasa hele, kendi boşluğumda sağır olabilirmişim gibi. Bunu hissedip de gelmiş olabilir mi? Bu saatten sonra gönlünü nasıl alırım bilmiyorum, oturup sadece azad edilmeyi bekliyorum.
Evimiz sessiz, ev bizim yansımamız. Bu bahçeyse anılarımı zorluyor, geçmişin tozları etrafa saçılıyor. Bir zamanlar köpeğimizle oradan oraya koşturan oğlumun neşesi, bir köşede torununa atkı ören annemin huzuru, mutfakta bizim için akşam yemeği hazırlayan eşim ve yemeklerin nefis kokusu, işten gelen ve sofra kurmaya yardım eden ben, her şeyin hep aynı devam edeceğini sanan ben, umudundan dolayı olana bitene kör kalan ben, karısının verdiği sinyalleri anlamayan ben, annesinin laf altından uyarılarına kulak asmayan ben, işte kuyusunu kazanlara kendini savunamayan ben, sonra gelip hıncını nereden çıkaracağını bilemeyen kızgın ben, eşimin önce arkadaşlığını bitirdiği, sonra aynı evde yaşamaya bile tahammülünün kalmadığı ben, aptal ben.
İyi başlayan ilişkimizin ilk şiddetli sallantılarını örtmek için düşünülmüştü oğlum. Bir süre iyi idare etmişti de. Çevremizde evliliğimizden sonra yine odak noktası olmuştuk. Baş başayken konuşabileceğimiz bir konuydu bizim için oğlum. Bir süre iyi konuştuk da. Sorun mutluluklarımızın anlık olduğunu unutmuş olmamızdı sanırım. Bugün mutluyum, şuanda ve burada. Fakat bir sonraki dakika mutlu olmak için yine emek harcamam lazım. Bir sonraki için yine… ‘’ Ve sonsuza kadar mutlu yaşadılar’’ ama sadece masallarda. Bir ilişkinin iyi başlaması, bir sonuç değilmiş. Onu her gün, her dakika, her saniye iyi devam ettirebilmekmiş maharet. Biz yapamadık. Kendi bahanelerimizle kelimelerimizi tükettik. Şimdiyse kimsenin söyleyebilecek tek bir lafı kalmadı.
Eşim geldiğinde de bu sessizlik sürer mi bilmem. Ne de olsa, dindi fırtına.