Hala İyi Olabilenlere Birkaç Tavsiye
Değişiyor zaman, yaşananlar üst üste biniyor. Yakalayamıyorsun. Çevrendekiler bir bir uzaklaşıyor. Suskunluğun gönlünde yeşeriyor doğru insanı, doğru kişiyi bulamıyorsun. Sıkışıp kalmış, nefes alamamaktan morarmış tenin. Sen ki öylesine hür ve öylesine yüceydin ki bu hale düşmüş olman canımı sıkıyor. Yine kırdın aynayı. Yüzüne tükürüp kustun nefretini. Kalbinde biriken kiri atmak için çabaladın. Fakat yetmedi nefesin. Nefesi ensende. Korkuların peşinde. Gökyüzü bile üzerine çöküyor. Bunalmış kalmışsın. Dostlarının egosu tavan yapmış. Bu yürek burukluğunu giderebilmek için bu çaban. Bu ağlayışlar, bu bağırışlar, bu yıkıntılar… Hepsi hepsi bir avluda çevreni sarpa sarmış. Düğümleniyor değil mi dilin? Yediğini içtiğini kusuyorsun. Nefes alamıyorsun. Bağrına taş basmışlar. Belli ki bu şehir seni içinde istemiyor.
Peki kaçmak;
Kaçmak, kurtuluşuna fayda sağlamayacak. Kimse sırtını sıvazlamayacak. Derdinden oturup ağlamayacak. Ölürken bile arkandan sövüp sayanlar olacak. Cenazende in cin top oynayacak. Sevdiklerin dahi bezm-i elest’de sana düşman kesilecek.
Peki, peki ne yapmalı?
Yalnız kalmalı, yalnızlık ki o büyük hüviyet. Kimseye derdini açma kendinden başka. Ağla, ama sen bil. Kendinle dertleş. İçine at dertlerini. Seni çekemeyenlerin yüzüne gül. Gül ki çekemesinler seni.
Burası dünya dostum. Burada ihanet ve nefret kinle bulandı.