Hep Kahır
Bir Çarşamba sabahı çok acayip bir şeyi fark ettim. Yaşadığım bütün hikayelerden kalan, tanıdığım bütün insanlardan kalan hep kırık dökük anılar, çürümüş eşyalardı.
Sabahın o sakin anlamsızlığında, dışarıda hafif yağan kar gibi hissettim. Orada mıyım, değil miyim, az mıyım, çok muyum belli değil. Hayatıma giren insanlar azalırken anı kutularım çoğalıyordu, koyacak yer bulamıyordum artık. Kocaman kocaman kutular kitaplığın üzerinde. Aslında uzaktan dekor fikri sananlar var onları. Oysa ki kutuların içinde benim ciğerimi bıraktığım hayatımın köşeleri var.
Ne can sıkıcıydı şu hatıraları saklamak! Hep kahır!
İnsan içini paramparça eden şeyi bu kadar pamuklara sarar mı hiç? Sarıyor işte… İnsan biraz da bile isteye yakıyor kendi canını.
Üzülmek daha kolaydır ya her zaman, zora cesaret edemediğinden kolaya kaçıyor, ah şu kalplerimiz!