Vera’yı boğan, ruhunu sıkan bir şeyler vardı. Evdeki en ufak bir eşya bile üstüne doğru harekete geçip ona cephe alıyordu. Kendini zorla dışarı fırlattı. Gecenin ıssız karanlığında hızlı adımlarla yürüyordu. Nereye gittiğini bilmiyordu. Tek bildiği şey iyi hissettiğiydi. Derin derin nefes almaya çalıştı. Birden karanlığın içinde yere ışıltılı gölgelerin düştüğünü gördü. Gölgeler , Vera’nın gözlerini gökyüzüne iliştirdi. Vera ilk defa hayatında bu kadar çok yıldızı yan yana görüyordu. Yıldızlar ona hiç bu kadar yakın gelmemişti. İçlerinden hangisinin en çok parladığına karar vermeye çalıştı. Bir türlü karar veremiyordu. Hepsi “En çok ışık bende” diye Vera’nın gözlerine bakış atıyorlardı. Vera bütün yıldızlara doyasıya baktı. O an yeryüzünde değildi. Ne uzaktan ona garip garip bakan insanlar umrundaydı ne de her an saldıracakmış gibi havlayan köpek sesleri. Yeryüzündeki bütün sesler silinmişti Vera’nın kulağından. Bütün bedenini, ruhunu tüm çıplaklığıyla gökyüzüne açmıştı. Vera’ya büyük annesi, “Kimi çok özlersen, yıldızlara sarıl. Sana onu gösterirler.” demişti. Vera büyük annesinin dediğini yine yapıyordu. Unutmamıştı. Vera, bütün varlığıyla yıldızlara sarılıyordu. Gözlerini kapattı. Yıldızlar ona özlediği insanı göstereceklerdi. Buna çok inanıyordu. Birden hiçbir zaman gelmeyeceğini bildiği adamın, yüzünün hatlarını yıldızlar çizmeye başladı. Adamın yüzünde en çok sevdiği yer Vera’nın kalbini sızlatan gözleriydi. O gözlerde bazen onun yüreğine ilmek ilmek işleyen tanıdık bir simayı yakalardı. Ama bazen de o gözlerde ona kilometrelerce uzaklıkta olan, hiç tanıyamadığı yabancıyla karşılaşırdı. Gözlerin kalbin aynası olduğuna inanırdı Vera. Bu adamın kalbine ulaşmak için çok denedi, çabaladı. Bunu kestirim yollardan değil, hiç bitmeyen yollardan deniyordu. Gözlerinden bir saniye bile gözlerini ayırmak istemiyordu Vera. Ama bu pek mümkün değildi onun için. Ne zaman Vera`nın gözleri adamınkiyle kesişse Vera gözlerini kaçırmak, başka yere bakmak zorunda kalıyordu. Bundan memnun değildi. Karşısındaki adamı, bütün ömrü boyunca hiç duraksamadan, sıkılmadan izlemek isterdi. Adam anlamazdı Vera`nın ne istediğini. Utangaçlığa yorardı kafasında. Hatta yormakla da kalmaz bunu dillendirirdi. Vera bir türlü ona anlatamazdı içindeki sırrı. Oysaki Vera bilirdi gözleri kesiştiğinde adamın kalbine giden yolun taşlarla kapanacağını, bedeninin içinde tutuşmaya hazır kor ateşin alevleneceğini, ruhları birleşmeden bedenlerinin yanan ateşinin içinde kül olacağını. Hiç bilmedi onun bedeninden önce kalbine dokunmak istediğini. Kalbine giden yolu ararken bitap düştüğünü. Vera o kalbe ulaşamıyordu. Bütün diken dolu yolları, sivri kayalarla döşenmiş tepeleri, kızgın kumları , engin okyanusları aşmıştı onun kalbine ulaşmaya çalışırken. Tek aşamadığı şey adamın kendisiydi. Vera kapının önündeki eşiğe düşüp, tükenen son gücüyle kapıya vuruyordu. Boğuk bir sesle çığlık atıyordu. Adam sağır olmuştu Vera`nın ruhundan akan çığlıklara.
Yıldızlar şimdi de yanaklarını, sakallarını, dudaklarını çiziyorlardı. Gamzesi olmayan yanaklarını da çok sevmişti Vera. Adam, yanağını öpmesi için Vera’nın dudaklarına yaklaştırdığında Vera’nın içindeki heyecan titremişti. Vera`nın dudakları ne yaptığının farkında olmadan adamın yanağına dokundu. O yanakları öperken ilk ve son kez olduğunun farkında değildi. Tek fark ettiği şey aklıyla kalbinin büyük muharebede oluşuydu.
Yıldızların çizdiği sakallarına bakmaya başladı. Vera babasının sakallarını sevmezdi. Çünkü babasının sakalları onu öperken canını yakardı, huylandırırdı. Ama bu adamın canını yakmasına bile izin verebilirdi.
Hiç öpmediği dudaklarına özlemle baktı Vera. Halbuki onu istediği şekilde kaç kere öpmüştü düşlerinde.
Vera içindeki özlemi gidermek için ellerini uzattı gökyüzündeki adama. Ellerini uzattığında adam birden kayboldu. Vera`nın elleri öylece havada dikili kaldı. Bir yıldız hariç bütün yıldızlar ışığını kapattı. Işığını kapatmayan yıldız Sirius’tu. Ona gecenin zifiri karanlığında yeni aydınlık gelecek sunar gibi gülümsüyordu. Vera gözünden akan yaşları sildi. İçinden akıttığı yaşları silmeye gücü yetmedi. Ömrünün sonuna kadar içinden bu yaşlar akmaya devam edecekti. Bazen bir sel gibi önüne her şeyi katıp, yerle bir edip akacaktı. Bazen de durulup, bozuk musluk gibi damla damla akacaktı. Her şeye rağmen Sirius yıldızının verdiği umuda yaslanıp yola koyuldu. Sirius yıldızı, Vera`nın gidişini kendinden emin tavrıyla, şefkatli bakışlarıyla izledi.