Edebiyat

Zaman Uçurumunda İnsan

Yıllar üzerimizden silindir gibi ezip geçerken neyi düşünmem gerektiğini düşünerek harcadığım 28. yılın kıyısında hiç de umduğum gibi olmayan bir hassasiyetle meseleleri ele almaya başladığımı fark ediyorum. Bir omurga veya hesap gütmeden, matematik kullanmadan düşüncelerimin ucunu bırakıyorum. Baştan ifade etmek isterim ki herkesi her şeyi kabul ve affediyorum. Affedemediklerim 27 yıl uçurumun uçunda düşmekle durmak arasında kalmama, orjinimden zerre uzaklaşamama neden oldu. Gözüm ufkun ötesini görebiliyorken ardımı sağımı solumu ve çok daha ilerisini çok net görebiliyordum. Üstelik uçurumdan düşmek bile benim için bir deneyim, kazanım ve hoşlukken birkaç gün değil 27 yıl neden burada bekledim? Sanırım ana problem bu. Neden kaldığımı neden hareket edemediğimi düşünmek yerine “Harekete nasıl geçerim?” diye düşünmeliydim. Peki yapmadım mı dersiniz? Yaptım. 27 yılın bir kısmını da aynı uçurumun kenarında aynı oturakta ve aynı ufuklara “Nasıl gideceğim vay!” diyerek geçirdim. Sonuç elbette felaket. Ucuza harcanmış yıllar, kaçmış gitmiş fırsatlar ve yorgunluk. Ben hareket etmedim fakat çok yoruldum.

Ders çıkarmak fakat keşke dememek gerekir hayatta biliyorum. Fakat bir an önce keşke en berbat kararları verip uçurumdan kendimi itseydim. Yere düşene kadar geçireceğim zamanda elbette bir hareket halinde olmanın getirdiği nimetler gereği yeni fırsatlar, fikirler ve öğrenimler edinip değerlendirebilirdim. Ufkun ötesine geçmeyi ve geçememenin verdiği çileyi düşünmek benden sadece zamanımı çaldı.

İnsanın içinde başkalarının açtığı çukurlar vardır. Güçlü insan bu çukurların içine toprak atar, beton döker ve kapatır. Bazıları iz bile bırakmaz. Normal insanlar bu çukurların bazısının etrafından yürür geçer, görmezden gelir. Kimseciklere de “Yollarımda çukurlar vardı.” demez. Biraz zaman alır fakat ilerler. Hassas insanlar ise çukurlarının her birinin başında uzun uzun üzülür ve kendine sürekli çukurların varlığından bahseder. Kendine ait olan yolda bir adım dahi ileri gidemez. Çukurlara göz yaşları dolar der ki “Tüm çabalarım boşa gitti ve su dolu çukurlara bastım.” Yolu tamamladığında ömrü tükenmiş olur. Gelecek nesillerine ise korku telkin etmekten başka faydası dokunmaz.

Tüm bu insanların hepsi oldum. Fakat benim ilk çukurdan sonra hikayem başka gelişti.

Ben çukurlarımı fark ettiğimde elime bir kazma aldım. İsyan ettim. “Neden burada bu çukur oluştu? Pat!” çukurun içine bir kazma darbesi. “Neden kapanmıyorsun lanet çukur? Pat!” bir darbe daha… Dönüp bir baktım ki tüm çukurlara bunu yapmışım. Üstelik öyle derin kazmışım ki her birini tüm çukurların birbirine açılan tünelleri olmuş. Yorgunluktan, terden, gözyaşımdan bazıları suyla dolmuş, çamura bulanmışım. Yolumu mahvetmişim. Bir uçurumun kıyısına kadar her yeri kazmışım. Sonra da ucuna oturup yıllarımı harcamışım. Arkama bakmaya korkup zihnimin içinde hala çukurlarla kavga etmişim. Ufkun ötesini her yönden görmeme rağmen çukur vardır diye yürümemişim. Uçurumdan atlarsam yol da görmezdim çukur da fakat içim ürpermiş tünellerden diye kendimi atmamışım.

27 yıl işte buna benzer bir halde geçti. Kimseyi suçlamıyorum, kim açmış ilk gediği kim içinden taş çalmış önemsemiyorum artık. Benim o yolla işim bitti. Herkesi affettim. Tüm çukurların içinde emeğim var. Tüm bu yoldan ben sorumluyum.

Ben o çukurun, üzerinden kanatlanıp uçtuğum uçurumun ve o yolun sonucuyum.

Sonuç olarak şundan eminim ki, üzerinden akıp geçen tek şey zamandır. Geçip gitmesine izin vermeden bir yerinden tutunmalısın. Belki seni en derin çukurun kıyısından düşürecek, belki en yüksek tepeye. Kısmet tabii dayak bile nasiple yenir hayatta. Fakat yine de neresinden tutunmalıyım? yoksa yerimde mi kalmalıyım? diyerek zamanını geçirme.

Çünkü her çukurdan, her uçurumdan çabucak çıkarsın. Fakat düşünerek, zamanını hareketsiz harcayarak kendi içinde açtığın oyuğu kolay kapatamazsın.

Eline kazma değil kürek al. Kapattığın her çukur yarının övünç kaynağıdır. Seni zayıf insan yapacak olan şey kazma ile saldırmaktır. Güçlü insan olmak için bir kürek kullanmalısın.

İşte tüm meselem budur.

Gökkuşağının üzerinden selamlar yolluyorum. Düşmekten korkmuyorum.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu