Gördüm, elinde testi başında oyalı yazması, çiçekli entarisiyle yürüyor köylü kızı. Çeşme başı maşrapa, bir gülüyor, güller açıyor gül yüzünde, okkalı kaş, çukur yanaklar, eller beyaz, sağ ve sol şakağında tek ben, saçları salkım saçak, al yanaklı… Unutmak kolay mı sevda yüzünü? Bir derin kuyuya düşmüş Yusuf misali… Unutmak kolay mı köyüme giden yolları. Çektiğim tütünün tüten dumanı. Bu afaroz edilmiş avrupayi çocuklar. Her birinin yüzünde acı tebessüm. Çağın kölesi. En sade bakışın ve gülüşün doğallığın o büyük getirisi ve bana uzatırken bir bardak su, yüzünde belirir o tatlı tebessüm. Kır bahçesinin taşlı yolları, çeşme başında o narin kız.
Gördüm, kalbinin derin olduğunu. Gördü dağdaki çoban bile senin nazlı oluşunu. Koyun kurt ile anlaşmış haberin yok. Sen ki ninnilerle uyuttuğun beşikteki bebeni çağın getirisine kurban ettin. Unutuldu anneliğin unutuldu babalığın. Ey göz! Yaşların düştü yosma feleğe. Ölüm bile kurtaramaz artık seni.
Gördüm, saçlarına düşmüş beyazı, yüzünde beliren çizgileri, dudaklarında ki titremeyi. Ah benim zavallı gençliğim şu narsist feleğe boyun mu eğdin. Ah benim zavallı beşerim şu kahpe feleğe boyun mu eğdin.
Gördüm toprağa düşen bedenini. Sen ki toprağa girerken. Kabrinden geçer bir köylü kızı. Elleri kınalı saçları salkım saçak. Örter beyaz yazmasını. Açar ellerini havaya. Eder son duasını…
Birilerini ve bir şeyleri anımsattı bu kelimeler…
Birisini ve bir şeyleri anımsattı bu kelimeler…