DenemeEdebiyat

İçimde Bir Ben

Kırılma noktası, dönüm noktası ya da hayatımı değiştiren gün. Her ne olarak adlandırılırsa adlandırılsın bunu her insan hayatının bir ya da birkaç noktasında illa ki yaşıyor. Bunları tasvir ederken hep bir “nokta” kelimesiyle süsleme gereği duyuyoruz. Çünkü o noktadan sonra yeni bir cümlenin, yeni bir sayfanın başladığını biliyoruz. Her son bir başlangıç, her başlangıçta sona yaklaşan bir adımdır.

Yabancılamak, yabancılaşmak herkesin zaman zaman hissettiği duygular. Ya da hissettirmek istediği duygular. Öyle zamanlarda kendimizi anlatamadığımızı ve anlaşılamadığımızı düşündüğümüz için çekiliyoruz o kalın kabuklara. Kimisine saçma gelse de bana göre gerekli bir zaman dilimi. Hayatın neresindesin? Kiminlesin? Eşin, dostun kim? Söylediklerin doğru mu yanlış mı? Yanlışsa kime göre yanlış? Doğruysa kime göre doğru? Bu sorulara yanıt aramak için ya da sadece bu sorulara uzaktan bir bakmak için değerli bir zaman.

Farklı bir gözden bakmak veya hayata bakma çerçevesini değiştirmek sizce de çok ütopik değil mi? O senin çerçeven ve ondan sen sorumlusun. Onu orda bırakıp başka yerlere gidemezsin. Fakat o çerçeveni yenileyebilirsin. Eski bir resmin kırılan çerçevesini değiştirmek içindeki resme çok bir şey kazandırmasa da dışardan gözlerin büyük ilgi odağı olabilir. En önemlisi kendini farkettirebilir.

Belki de tüm mesele bu, farklı olmak ve bunu farkettirebilmek. Önemli buluşlardan, ödüllü kitaplardan bahsetmiyorum. O, insanlık için küçük senin için bebek adımları olan olayları söylüyorum. Evet büyük değil her daim büyük bir adım ya da büyük bir olay olmak zorunda olmamalı, bu zorunlu kılınmamalı. Başlamak, bir şeyi denemek, bu koskoca evren için olağan ama senin için yepyeni bir serüven olmasından bahsediyorum. Bir kitabı açıp içinde bir benlik bulmaktan bahsediyorum. Kendimden bahsediyorum.

Ben. Benlik ararken kendimi, kendimi ararken kimliğimi, kimliğimi ararken de düşüncelerimi dağıttım dört bir yana. Hepsini topladım mı? Açıkçası hayır. Bazılarının bende ki vaadi dolduğundandır belki. Ama topladıklarım hep bir eksik parça bıraktı bende. Evirdim, çevirdim, ters düz ettim. Bulamadım, buluşturamadım. Ta ki bir gün yanımda iştahla okuyan bir insan görene kadar. Evet doğru iştahlı okuyan dedim. Çünkü ruhumu acıktırdı. Her sayfayı o kadar güzel sindirdiki imrendim. İmrendikçe izledim, izledikçe acıktım.

Daha önce tadını bilmediğin bir şeye insan nasıl bu denli aç olabilirdi ki? Cevabını bende bulamadım. Ama bu açlığımı dindirmem gerektiğini biliyordum. Bir kitap aldım, başladım okumaya. Öncesinde sayfa değiştirme eylemini sadece okul sıralarında yapan biri için yatağında nazikçe bir sayfayı değiştirmek çok farklı bir meziyetti. Çevirdikçe merak ettim, merak ettikçe okudum, okudukça doydum. O kadar hızlı bitmişti ki o kitap, inanamadım. Devam ettim okumaya, kendimi bulmaya. Evet bir parça bulmuştum ama bir iki yeri tam oturmuyordu sanki.

Kitaplarla olan husumetim arttıkça, aklımdaki düşüncelerin sis perdesi yavaş yavaş aralandı. Güzeldi. Düşüncelerimi buldukça kimliğime, kimliğime ulaştıkça kendimi anlamaya başladım. Benliğim ise oynadığı bu saklambaçı kazanmaya niyetli gibiydi. Ama benim elimse hep sobedeydi.

Kitaplarla akrabalıktan çıkıp, bir aile olmaya başlamıştım. Kızıp, küsüyor, onlarla ağlıyor, onlarla gülüyordum. İnsanlara göre onlardan uzaklaşmış, yabancılaşıyordum. Hayır, aksine onları tanıyordum. Eksilerini, artılarını tartıyor kendi ihtiyacım kadar alıyordum sadece. Ne bir gram fazla ne bir gram eksik. Olması gerektiği kadardı. Ama insanlar benden hep fazlasını bekledi. Onlara fazla zaman ayırmamı, daha fazla konuşmamı, daha fazla dinlememi. Hamur bile alabildiği kadar un alıyorken ben ne diye fazlasını alayım hayatıma.

Haklıydım. Kime göre mi? Bana göre. Çünkü ben benim doğrumdayım. Siz ise kendi doğrunuzdasınız. Şayet çok kesişsin istiyorsanız eğilip bükülmeyi, kırılmayı göze alacaksınız.

Artık beni besleyen bir toprak olmuştu kitaplar. Ama benliğim güzel saklanıyordu. Bir çiçek açsın diye daha kaç bahar bekleyebilirdim bilmiyorum. Okuduğum kitaplar bir hayli çoğaldıkça bana bıraktıkları izleri düşündüm. Orda buldum benliğimi. Tek yapmam gereken elimi sobeden kaldırmakmış. Oradaymış, tam dibimde. Bana iz bırakan kitaplarda. Çünkü sıra bendeydi. O kitaba benimde bir iz bırakmam gerekiyordu. Aşındırdığım sayfalara geri döndüm. Onlarda hatırlamak istediklerimi bir bir çizdim. Ve son parçada yerine oturdu.

Bir tane benliğim olmak zorunda değildi, bunu anlamamıştım. Bir sürü ben vardı, onları buldum. Çizdim kendime kattım. Unuttuğumda dönüp kendime anımsattım. Bir kitabı açtım ve içinde bir ben buldum.

İlgili Makaleler

7 Yorum

  1. Çok güzel bir yazı olmuş, ellerinize sağlık.. bu güzel yazılarınızı daha çok okumak dileğiylee💜

  2. Bir gün herkesin kendi benliğini bulması dileğiyle, kaleminize sağlık çok güzel bir yazı olmuş 💖🌸

  3. Bir metinde herkesin kendi payına çıkardığı cümleler ancak böyle güzel birleştirilebilir. Eminim okuyan herkes içinde bir ben buldum cümlesini tekrarlayacaklar, metinde geçtiği için değil gerçekten içinde bir ben buldukları için.. Tebrik ediyorum yazılarınızın devamını heyecanla bekliyorum. Sözcük kelâmınızdan yazı kaleminizinden düşmesin, ilham periniz yanınızdan hiç eksilmesin, sevgiler.. 🌺

  4. Okumalara doyamadığım bir yazınız daha.. elinize, yüreğinize ve kaleminize sağlık ❤️

  5. Birçok insanın hislerine tercüman olmuşsunuz.. Çok güzel yazmışsınız. Ellerinize, kaleminize sağlık♥️

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu