Ressamın Tuvalinden
Avucumda çiçekler topluyorum… Kökleri yarım ama tohumları da bir o kadar sağlam… Zamana bırakıyorum bazı yalanları ve yaraları. Düşünmeyi istemiyorum, bilmeyi ise hiç. Kandırıyorum ama biraz kendimi biraz da onları. Üzülüyorum ama üzemezler eskisi gibi. Kalıntıları mürekkebime dolduruyorum. Sahi siz hiç kandınız mı? Medet umdunuz mu bir tebessümün gizinden? Yok saydınız mı bu düzendeki düzensiz palyaçoları? Ya da onların izinden sürdünüz mü iddiasız renksiz fırçaları? Sahi, hangi yüzlerinize? İki, üç, hiç… Burada biraz soluklanalım. Sayısız kez devam etse de, eylemlerinizle beni yıldıramadınız. Her darbe başka bir rengi yarattı tuvalimde. Yok saydım alçakça tebessümleri. Kucakladım ellerini kanatlarımdan çeken kelebeklerin vurdumduymaz sevgisizliğini. Yine de oyun oynamadım. Kendi sahnemde perdeler kapanıncaya dek…
Bu dünya bir tilkinin aynası. Pürüzlü ve gösterişsiz maskelerin tuvali artık eskisi gibi çizilmiyor. Paletlerin yorgun yüzlerinden akan renkleri birer birer soluyor.
O gün geldiğinde öğrendiğim bir şey varsa o da şu; bu dünyada sevginin değerini hatırlatacak olan tek şey sevgisizliği en derinden hissetmemizdir.