
Başlıyorum ve sonunu biliyorum.
Yoktum işte görüyorum.
Öyle ise nedir tepeleri aştıran?
Önünde yüklü, dik ve uzun bir yol,
Aşık demiş “Uzun ince bir yol”.
Baba, görüyor musun?
Başımı kaldırıyorum.
Cezalı da olsam,
İşimi layıkıyla yapıyorum.
Bitmez gelir bilirim.
Biter, görür ve bilirim.
Yuvarlanıyorum sadece.
Görünen bu eziyet ve anlamlı duruşlar,
Paralelinde ancak bir iki kuruş var.
Boş cepler dolayısıyla boş beyinler,
Yine de farkındalığa uyanış
Kurulmuş bu çirkin düzene,
Sönükte olsa bir yakarış var.
Tehlikeli her bakışta,
Gücün etkisi var bilirim.
Aciz, bir gün güçlenir.
Ezse emin ol yeridir.
Merhametliyse ne iyidir.
Gücün üstünde güç var!
Göremiyorsan tek bir yere bak.
Sen ki kusursuz balçık, unutma;
Kimsecikler yokken bir var!
Övün! Yansımanı sevdiğin kadar.
Bil ki! Eserin işte senin kadar.
Düşün! Zaten ortada ve izleniyor bedenin.
Üzülme! En güzel buluşmaya aracı kefenin.
Tutunamazsın kendinle eşitlere.
Farklı da olsa neticede kul reşitlere.
Duyar mısın gölgene saygı?
Nereye gitsen peşinde.
Çıktı bir gün ve dedi.
“Nereye götürüyorsun beni?”
Bilirsin tabiydi sana.
Şimdiyse dikti kulakları.
Söz anlatmak ne zor değil mi?
Göstersene merhamet!
Bir köprüde bin bakış
Aç gözünü!
Ne birle ne seninle takış.
Sen ki epey önemsiz.
Olur da eğersen eşitine boyun,
Tükürükte boğulman önemsiz!
Kaldıramıyorsan başını,
Acındırmaya kaldırma kaşını.
Haddin bir nefes kadar,
Karıştırma nefsinle aşını!
Yedi. Bu şiir için puanım.