DenemeEdebiyat

Venüs’ün Sesi

Denk gelmeyen son kahve yudumu ve son nefes sigaramın kırgınlığıyla yazıyorum…

Uzun cümleli, uzun süre düşünülmemiş, biraz kırık, özde olmayıp sözde olan bir şiirimsi bu işte.

“Heybendeki beni bir dök bir göreyim”, diye yalvardığım adamın heybesinde hiç ‘ben’ yokmuş,

Ben var sanırdım, tersi gibi görülse de vücut bulmuş sabırdım, çokça da sınanırdım.

“Gözlerinde neden nefret var?” diye sorduğum adamın gözlerinde sadece sevgi yokmuş.

Ben çokça görmüştüm, her sevgi dolu bakışa bin defa ölmüştüm, gözlerimden dünyanın tüm su ihtiyacını dökmüştüm.

Garip bir koku ile uyandım bir sabah, 

Şey gibi…

Hani ıslak bir elbiseyi uzun süre valizden çıkaramazsın, ıslaklığın kapalı ortamla sevişmesinden bir koku çıkar ortaya…

Hah o kapalı ıslaklık kokusu doldu işte burnuma. 

Gözümde yaşla uyuduğum bir gece kapalı olan gözlerim ıslak olunca çürümeye yüz tutmuş gibiydiler.

İnsanları ağlatanlar cehennemin en dibine gideydiler… 

Orda bir damla suya muhtaç hâlde… 

Her neyse.

Bir yaşamım daha olacak mı yoksa çürüyecek mi gözlerim?

Bir yaşam daha olsa Selin olabilecek miyim?

Çünkü öyle çok şey var ki ertelediğim!

Delinin biri derlerse bana düzeltirdim:

Hayır, derdim, Selin’in biri.

Gelinin biri derlerse bana, düzeltirdim:

Hayır, derdim, Selin’in biri.

İnsan delirmenin de gelmenin de kalmanın da hakkını verebilmeli…

Ölünün körü derlerse de siz düzeltin:

Hayır deyin, her zaman her şeyi görür gözleri…

“Heybenden bir kaç yıl ver” dediğim adamın, verecek bir saniyelik zamanı yokmuş.

Islaklığın kapalı ortam kokusu eşliğinde, ebediyet benim şimdi…

SelinS

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu