DenemeEdebiyat

Perest

Bizler hayallerin hep perest kısmındaki iyiliği sorgusuz çocuklardık. Ne zaman kaybetsek iyiliktendi. Ne zaman kaybetsek kötülerin süslü kıyafetlerinin daha çok ilgi çekmesindendi. İyiler ne zaman kazanacak diye sormuştu çocuk babasına… Üç noktalı bir cevaptı bu. Kaybedişler belki de DNA’ya işlenmiş genetik faktörlerdi, belki babadan çocuğa aktarılıyordu, belki de tanrı doğarken tutuşturmuştu elimize bunu.

Bizler hayallerin hep dışındaki şeffaf kağıtlara sarılan çocuklardık. Hiç paketlerinden çıkaramadık onları, babamızdan kalan kaybetme korkusuyla, yastığın altına sakladık. Sabahları yokladık hala oradalar mı diye. Mutlaka okuldan gelince ilk yastığın altına baktık. Birlikte büyüdük. Hayaller açılmamış paketlerinde hep aynı kaldı, biz büyüdük. Büyüdükçe kutsal yastıkların olduğu yataklara sığmaz olduk, boyumuz uzadı, nevresimler değişti, eskiyen yastığı attı annemiz modernizmin eli değdi evimize. Yastıkların altında paketinden hiç çıkarılmamış hayallere de…

Bizler bu çağın hiç ayak uyduramamış çocukları olduk. Büyüdükçe unuttuk unuttukça büyüdük. Küçükken sorgulanmayan iyiliklerimizin altında sancıyla uzadı boyumuz. Her sabah yastığın altına bakmaya korktuk. İyi insanların hayalleri hep kalır mıydı? İyiler akşam eve gelip başını yastığa yorgun mu koyardı? Nasıl kötü olunurdu, kötüler mutlu mu uyurdu?

Bizler bu çağın kalbi kırılan çocukları olarak büyüdük. Büyüdükçe kırmamayı öğrendik çünkü kırılmamış her şeyin değerini bildik, çünkü her gece hala paketinden çıkmamış hayallerin üzerine koyduk başımızı çünkü çocuk kalmanın masumluğuna sığındık çünkü paketinden çıkmamış sevgileri taşıdık, çünkü mutlu olmaktan çok mutlu etmeye inandık. Çünkü çocuktuk, çünkü sancılar içinde uzayan boyumuzun içinde paketi açılmamış hayalleri sakladık. Çünkü insanlar kötüydü ve bizden hayallerimizi de alırlar diye korktuk, çünkü annemiz evde her kırılan bardak için ağlamıştı, çünkü kırılacak her şey değerliydi kimse elini süremezdi, çünkü annemiz sevinince herkes sevinirdi.

Biz sevinen her annenin çocuğu olduk, kırılan her bardağın gözyaşı.

Sokakta oynayan her çocuğun sesi olduk, patlayan her topun hüznü.

Bizler iyiliği sorgusuz büyüyen çocuklardık ve hiç düşünmedik.

İyiler ne zaman kazanacaktı?

gltnhzr

Sevgili Lanu...

İlgili Makaleler

3 Yorum

  1. Ve yine harikalar yaratan Gülüş… Seninle gurur duyuyorum kardeşim bütün yazılarında o kadar içtensin ki.. Biliyorum ki daha da başarılı yazıların olacak .. 💐 Bekliyor olacağım 😘 Başarılarının devamını dilerim kuzum 💙

  2. İyinin kazanamama durumu acizliğinden değil merhametinden bunu hepimiz anladık. Yani sadeleştirme yaptığımızda iyinin galibiyeti için kötünün teslimiyeti gerekiyor. Bu durumda şu yalın soru kalıyor.
    Kötüler ne zaman pes eder?
    Pekiştirirsek
    Kötüler ne zaman yenilir?
    (Saf kötülük kibir barındırır mı? Muhtemelen evet. Kötülük kendi kendini yok edebilir mi?!??!? Eğer evet ise kötülükten iyilik doğmuş olacak. Ki. Kötülüğün son eyleminin iyilik olmasının sakıncası yok gibi^Paketi açılmış bir hayal^
    Özetle iyilik kazandı, iyilik kazanacak …
    ~İyilik çok kaybeden birşey değil sanki. İyilere gerçek kaybeden gibi davranılmıyor. İyiler kaybettikçe kutsanıyor. Bir apolet daha takılıyor. ~
    Bizler … bizler… bizler…
    Bizler daha fazla tanıtılabilirdi, sonuçta bizler anaların göz yaşlarında, çocuk sevinçlerindeyiz. Bizim kim olduğumuzu merak ediyordur herkes.
    🙂
    Bizler yürürken böcük görünce üstüne basmamak için bileğini burkanlarız.
    Bizler yere dökülmesin diye gömleğinde, eteğinde kırıntı toplayanlarız.
    Biz atımızdan iner atımızı öyle şaha kaldırırız. Bizler şaha da baş kaldırırız.
    /
    Gerçekten yazıyı keyifle okudum, çoğu yerde muhalefet oldum, kendi kendime geyik yaptım. Hayal kurdurdun yazı üstüne!
    Yazıyı sıkıştırmayıp “biz”e de birşeyler söylettirdiğin için teşekkürler.
    W

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu