İncelemelerKitap

İslam’ın Dirilişi Kitap İncelemesi

İslam’ın Dirilişi, Sezai Karakoç’un 1967 yılında yayınlanan kitabıdır.

İslam’a kendini adayan yazar, tüm insanlığı da İslam’a çağırır ve kurtuluşun da İslam’da olduğunu söyler. Ancak gidiş yolu ve tarzını sevmedim. Çünkü burada bir tarafları kötülerken bir tarafı yukarılara çıkarmış. İlk başlarda Avrupa’ya çatıyor. Hatta Avrupalı bazı yazarları yeriyor. Avrupa’nın İslam’ı inkar ettiğini savunuyor. Benim çıkarımım şu; yazar bu kitabı Avrupa ve Avrupa insanı üzerinde sosyolojik bir ırkçılık düşünerek yazmıştır.

Karakoç, “Eğer bir Avrupa birliği olacak ya da kurulacaksa ilk ve temel şartlardan birinin bütünleştirici olan İslam’a da destek olmasıdır.” diyor. Ancak İslam’ın böyle bir ihtiyacı olup olmadığı tartışmaya açıktır. Ayrıca sadece İslam özelinde değil, diğer dinlere de baktığımızda herhangi bir dine inanmayanların sayısı git gide artmaktadır. Bu da Sezai Karakoç’un “İslam’ın Uyanışı” şeklinde lanse ettiği kendi gerçeğini yerle bir etmektedir.

Diğer bir bölümde de Asya’nın ve Afrika’nın Avrupa ile savaşını mukayese etmiş. Örnek olarak da Japonya’ya atılan nükleer bombanın Asya için büyük bir yıkım olduğunu söylemiş ve “Acaba toparlanabilecek mi?” sorusunu sormuş olması, günümüzde Asya’nın (Japonya’nın) nerelere geldiğini görmemizle birlikte “asıl yıkımı” bizim yaşadığımızı görüyoruz.

İslam, tek başına yeterli bir uzlaştırıcı değildir.

Doğu ve Batı’yı birleştirecek, uzlaştıracak şeyin Müslümanlar ya da İslam olduğunu söylemesi biraz tuhaf. Çünkü ne günümüzde ne de o zamanlar Müslümanların bu çeşit bir rol üstlendiği söylenemez. Genel ahlak sisteminin çökmesi, maddiyata dayalı çıkar ilişkileri, tekil ve bencil yaşamlara sahip bireylerin varlığı, bu tür bir misyonu üstlenecek seviyelerde olunamayışının kanıtıdır.

Bu kurtarıcının Müslümanlar ya da İslam olması ve hatta başka bir din olması bile düşünülemez. Zira ileri ülkelerde kullanılan bu “uzlaştırıcı” araç bilimdir. Ayrıca İslam’ı dünya siyasetine taşımaya kalkmış. Bu tür politikalar ne İslam’a ne de İslam’a inananlara katkı sağlamış ne de İslamiyet’in yükselebilmesini sağlamıştır. Bunun da işe yaramadığını günümüzde açıkça görüyoruz.

Türkiye’nin Latin diline geçmesini eleştirmesini gerçekten yersiz buldum. Çünkü her dil değişiyor, gelişiyor; başka dillerden etkileniyor. Karakoç’un bizlerden istediği şey tam olarak nedir, anlaşılır değil. Şimdi ne yapalım, ilk Türkleri bulup onların konuştuğu dili mi konuşalım?

Yazarın, kurtuluşu tamamen İslam’a bağlaması ne kitabı çıkardığı dönem olan 1960’lar ne de günümüzde düşünüldüğünde gerçeği yansıtmıyor. Hatta bunu da bir tarafa bırakalım; önüne gelen herkesi ve her şeyi karalayarak bunu yapması çok itici. Ayrıca hiçbir tahmininin de gerçekleşmemesi onun adına üzücü.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu