Yaşadığımız dünya düzeni içerisinde birçok olay ve durumlarla karşı karşıya kalıyoruz. Bu yaşamımızın tamamını kapsamaktadır. Bir şeyin olma ihtimalinin olması bile insana farklı bir enerji vermektedir. Buna rağmen bazı şeylerin hayatımızda olma ihtimali gerçekten yok denecek kadar azdır.
Beklentiler kimi zaman insana umut aşılarken kimi zaman ise birçok yönden zarar vermektedir. Beklenti içinde olmak, bir yerden haber beklemek, bir şeyin olmasını beklemek, kısa vadeli planlar ve haberler için günlük yaşamı önemli derecede etkilemeyebilir. Ancak beklentiler, bu aradaki süre uzadıkça beklenilen şeyin olmamasına yönelik korkular da paralel olarak artmaktadır.
İnsanların beklentileri bulundukları yaş, sosyoekonomik düzeyi, eğitim düzeyi, cinsiyet ve daha farklı birçok sebeple farklılık gösterebilmektedir. Örneğin bir üniversite öğrencisinin “üniversitede kadro açılmasını ve üniversitede ders vermek istediğini” bu yönde bir beklenti içinde olduğunu görebiliriz. Veyahut orta yaşlı birinin “Hayatım düzenli olsun. Gelirim, tatil yapacağım günlerim belirli olsun.” yönünde beklentisi olabilir.
Yaşam içinde beklenilen; belirlilik, risksizlik, huzur ve mutluluk gibi kavramlardır. Belirsizlik, huzursuzluk ve mutsuzluk yaşama korkuyu ilave etmektedir. Dünya edebiyatına yön vermiş birçok yazarın üzerine sayfalarca yazılar yazdığı beklenti kavramı insanoğlunun var olduğu ilk günden itibaren varlığını günümüze kadar sürdürmüştür. Hiçbir şey yapmadan beklemek, gün içinde bize verilen zamanı hunharca boşa harcamak ve aynı zamanda beklentiler ve bu sebeple doğacak olan korkulardan şikâyet etmek gerçekçi değildir.
Beklentilerde gerçeklik
Beklenti içinde olmanın getirmiş olduğu heyecan bu süre uzadıkça olumsuzluğa ve korkuya evrilecektir. Halbuki süreç içinde gerçekçi olmak, beklentinin dozunu ayarlamak yaşanabilecek korku ve kaygının düzeyini kontrol edilebilir seviyeye getirecektir. Hiçbir eylem içinde olmayan bir insanın gün içinde geleceğe dair büyük beklentiler içinde olması ve bu beklentilerin gerçekleşmemesi o kişide hayal kırıklığına yol açar. Gerçekçi bakış açısı ile bakacak olursak var olan dünya düzeni içinde eyleme geçmeden beklenti içinde olmanın gerçekçi olmadığını görüyoruz. Eyleme geçme düzeyimiz ile paralel olan beklentiler yaratabilirsek, büyük hayal kırıklıklarına uğramadan yaşam mücadelemize kaldığımız yerden devam edebiliriz.
Çalışacağız, emek harcayacağız, başarılı ya da başarısız olacağız, bu durumları olağan karşılayacağız. Verdiğimiz emek kadar karşılık almayı bazense verdiğimiz emeğin çok çok azını alabiliriz, bu da olağandır. Bekledikçe beklemek, beklediğimiz o kadar zamanın boşa gitmemesi için beklemek, içinden çıkılmaz bir döngü yaratmaktadır. Bekledikçe, beklenti içinde oldukça artacak olan korkularsa zamanın geçmesiyle günlük hayatı yaşanılmaz bir hale getirebilir. Bu durum ise kişide ruhsal bozukluklara sebebiyet verebilmektedir.
Beklentiler insan yaşamının her aşamasında vardır. Sırf korku dolayısıyla beklemekten ve beklentilerden uzak durmamalıyız. Gerçekçi bir şekilde değerlendirip yaşama kaldığımız yerden devam etmeliyiz. Hayatın içinde belirsizlik, risk, huzursuzluk, mutsuzluk olacaktır. Çünkü yaşam dinamik ve akışkandır, biz durup beklesek bile aslında birçok şey durmayıp ilerleyecektir.
KAYNAKÇA:
KARAKOÇ, A., Bingöl, F. ve Karaca, S. (2013). Lise öğrencilerinde ergen öznel iyi oluş ile olumlu gelecek beklentisi arasındaki ilişkinin incelenmesi. Uluslararası Hakemli Akademik Spor Sağlık ve Tıp Bilimleri Dergisi, 6(3), 43-50.
LAMBROU, P. (2014). Is fear of happiness real. Psychology Today. https://www. psychologytoday. com/intl/blog/codesjoy/201405/is-fear-happiness-real.
SARI, T. ve Çakır, G. (2016). Mutluluk korkusu ile öznel ve psikolojik iyi oluş arasındaki ilişkinin incelenmesi. Eğitim ve Öğretim Araştırmaları Dergisi, 5(25), 222-229.
YAVUZER, H., Demir, İ., Meşeci, F. ve Sertelin, Ç. (2005). Günümüz gençliğinin gelecek beklentileri. HAYEF Journal of Education, 2(2), 93-103.