Alarm Sesi

‘’Benim sevgim tüm yalanlardan daha büyüktü’’.
Bakarsan buğulu penceremden… bastırdığı müzik sesi miydi yoksa kendi hisleri mi ifade edemiyordu. ‘’Dünyam kapkaranlık neden bilseğnnn’’ eh yeter! daha ne kadar devam edecekti bu müzik ya da kendi söylemi ile bu gürültü. Hiçbir fikri yoktu. İçkisinden bir yudum aldı ve dışarı çıktı. Deri ceketi, kestane rengi saçları, yeşile çalan gözleri ve kendine has makyajı ile ilgi çekici bir kadındı. Otuzlarına pek de bir şey kalmamıştı. Normalde çok sık gitmiyordu bu mekanlara. Arada bir müzik dinlemek, farklı bir ortam görmek veya yazdıklarına ilham olması için ilginç yaşamları ve insanları gözlemlemek olabilirdi bahanesi. Yolu epeyce yarılamıştı. Sigara dumanı kokan hava, dünyası kadar kapkaranlık olan gece ve ardından seslenen Pelin.
-Mısra! Kızım neredesin ya iki saattir sesleniyorum yine alıp başını gidiyorsun. Ne yapacağız senin bu dengesiz serseri ruhunu diye arkadaşına takıldı.
-Aman Pelo (arkadaşına böyle hitap ederdi genelde ya da Pel diye) sıkıldım çıktım işte biliyorsun kafam atarsa fazla kalamıyorum bir yerde. Hem şu yan masamdaki çift…(gözlerini hırs ve öfke bürüyerek) o kurnaz kadının yerinde ben olmak isterdim!
-Pelin şaşkınlıktan küçük dilini yutacak gibi oldu ama küçük bir kahkaha atarak ortamı gerginlikten uzaklaştırmaya çalıştı. Tanışalı uzun bir süre olmamıştı ama ikisi de zıt karakterlere sahiptiler. Nasıl anlaştıkları ise merak konusuydu.
-ilahi Mısra! Şu gözlüklü iron man a benzeyen adamın yanındaki güler yüzlü kızdan mı bahsediyorsun. Bence çok hoşlardı evet bak bu konuda haklısın galiba ama neden bu kıskançlık neden bu kadar zor ve imkansızın peşindesin aşkta? Yoksa yeni hikayen için bir ilham mı arıyorsun? diye sorarak göz kırptı.
-Bak Pel hayatım boyunca beklediğim, ve gözlerinin içine bakıp bambaşka diyarlara gitmek istediğim…bu adamlar…e evet (sesi titriyordu) hep aynı kadınların arasındalar. Önünde, yanında, berisinde, arkasında. Benimse…benim kim hayatımın bir köşesinde ve yerinde olmuş ki! Ben babasının bile sevmeyi hak etmediği yanındayken bile var olmayı beceremediği bence hala sev.. sevgiyi arayan küçük bir kız çocuğuyum. Bu adamların yokluğunu babamdan hallice heriflerin yörüngesinde tüketmek istemiyorum!
Bardaktan boşanırcasına yağan yağmur mu yoksa Mısra’nın tıpkı adı gibi sicim sicim akan gözyaşları mı derseniz o an bunun cevabını vermek çok zordu. Bu yaşına kadar aşkta yenilmiş, çaresiz ve yapayalnız bir kadın olmanın haksız rolünün üzerine yapışmış vaziyetini kabullenemiyordu.
-Yine ortamı yumuşatma sırası Pelindeydi ve arkadaşına sıkıcı sarılarak ilk adımı atmıştı. Bu güzel kadının farklı ve sıradışı kişiliğini yalnız erkeklerin değil insanların da anlaması kolay olmayacaktı. Mısra yaralı ve yalnız bir çocukluk geçirmişti. Somut anlamda yalnız olmasa bile o çoğu kez yalnız hissetmişti. Onu yavaş yavaş tanımaya ve anlamaya başlıyordu.
– Bu kadar güzel ve çekici bir kadına ağlamak değil gülmek yakışır. Hem de kocaman bir ağız dolusu ( şebek gibi poz verip sırıtarak taklit etti) aa hadi ama hesabı ödedim bile aklın hiçbir şeyde kalmasın seni düşünmeyenlerde ise hiç ! (Bu son cümleyi imalı bir şekilde söyledi ve sevecen bir bakış atarak arkadaşına gülümsedi ). Mısra biraz daha rahatlamıştı ama acılarını ve o yakışıklıyı unutması zaman alacaktı. Yine platonik birine tutulmuştu. Üstelik bu onları yani o çifti ilk görüşü değildi. Bu mekanlarda da sırtlan, motorcu, kirli sakal içki banyosuna bulanmış tipler gelip kendisi ile tanışmak istiyordu daha doğrusu tanışmak için gözlerini yam yam gibi dikiyordu. Neyse ki hiçbirine bakmamıştı. Zaten soğuk mizacı da onun bu tiplere karşı gardını almasını sağlıyordu.
Klübün tam önünden geçtiler. “Love is a losing game” çalıyordu. Kahretsin! Gel de duygusal bir aptal olma! Ama daha korkunç bir manzara ise gördüklerinin ta kendisiydi. El ele ve oldukça yakın bir vaziyette İron man ve o kurnaz kız… barın önünden geçiyorlardı. Bir an duraksadı o sırada…dünya, gece, karanlık, müzik, insanlar, kendisini sarsmakta olan Pelo…
Alarm sesi ile nefes nefese uyandı. Saat 7.30 tu ve işe gitmek için acele etmesi gerekiyordu. İnsan hayatını bir film şeridi gibi rüyasında da izler miydi? Çabucak hazırlandı ve evden çıkarken ilk olarak Pelin’i aradı.
-Sanırım yeni yazacağım hikayenin konusunu buldum. Müsait bir zamanda buluşup dinlemek ister misin ?