Kent
Daha önce hiç gelmediği bir şehrin tüm sokaklarını ezberleyen birisi var masada.
Diğeri, bilmediğimiz bir dilde içini savuruyor…
Yedisinde bir çocuk var köşede, gözleri hâlâ biraz güneşli bakıyor.
Issızca bir sessizliği dinliyoruz. Kimse yok…
Diğer köşede, kırık bir gitarın tınısı bir türlü aradığı cümleleri bulamıyor.
Ortalarda kır saçlı bir kadının eli hâlâ göğe açık, yılgın bir bulutun yaşlarına dokunuyor.
Karşımda bir adam, yaşından biraz telaşlı… Bilmediğimiz bir tarihten gelmiş. Bir anda mavili bir şiir okuyor.
Aynı bakıyoruz hepimiz, tüm duymak istediklerimiz oradaymış gibi.
Tüm görmek istediklerimize henüz bir şiir yazılmamış…
Bir nenenin yazması sızlıyor, umuttan bahsettikçe.
Bin yaşında bir dede var biraz uzakta, arkası bize dönük ama elleri aynı masada.
Kurşunun kağıdı sıyırışını duyuyorum, bir el sürekli yarını yazıyor…
Bilmediği tüm karışları hesaplamış, şafak vaktine bir yol çiziyor.
Yanımda oturan yeşil gözlü adamın neden burada olduğunu düşünüyoruz. Acının hangi ucundan tutupta gelmiş bilmiyoruz.
Basma çiçekli elbisesiyle bir kız çocuğu dolanıyor etrafta. Tek varlığı üzerindeki elbiseymiş gibi kolları sıkı sıkıya kenetli.
Ayağımın ucunda birlikte büyüttüğümüz bir köpek beliriyor. Sevilmek için değilde bu kez sevmek için orada olduğunu söyler gibi bakıyor.
Herkesin düşleri başka bir evde kalmış ama herkesin bir eli aynı masa üzerinde geziniyor.
Parmaklar hâlâ bir şeyi arar gibi telaşlı ve ulaşamadığı her şeye biraz küs.
Sesinde kuşlar uçan bir çocuğa doğru kalkıyorum, bilmediği bir meyveyi veriyorum gülümsüyor.
Tam oradan bakıyorum masaya.
Binlerce renk çarpıyor gözüme. Umut ne renkti? Diye düşünüyorum.
Emeği düşünüyorum.
Yağan yağmuru, sevdiğim rüzgarları düşünüyorum… Eskisi gibi sevemiyorum.
Saçlarıma sinen bahurun kokusunu duyuyorum, acılarını saçlarına takmış tüm kadınlar gibi.
Gözlerim hâlâ masaya bakıyor. Büyüdükçe büyüyor, kalabalıklaşıyor.
Ve bereketli bir kente dönüşüyor sonunda.
Bu dönemde yalnız hissettiğimiz anda, sizler geldiniz ve kafamızda iyilik, yüreğimizdeki umut bizlerin ortak bileşenleri oldu. Aynı cenk hikâyelerindeki gibi bir mücadele gösterdik. Yıldığım, bıraktığım zamanda ise bu dünyada hâlâ iyiliğin var olduğuna inandım sizlerin sayesinde ve hayallerimden birini gerçekleştirdim. Bir insana dokunmak, iz bırakmak, umudun rengini düşünmüşsün; hadi ona da ben cevap vereyim: umudun rengi aydınlıktır ve birlikte daha aydınlık günlere…