Hope
İnsanlar neden göründükleri gibi değiller Hope?
Bazen o kadar iyiler ki ya da bize öyle geliyor…
Anlamıyorum Hope, insanlara bunları yaptıranlar kim? Bu kadar acı çekmekten memnun gibiler.
Aslında umutsuzlukla itilmiş bir uçurumun kıyısında gibi duruyor dünya… Sanki bıraksa kendini, her şey dağılacak, tarumar olacak. Sence de sıkıcı ve kötü olmaya başlamadı mı dünya?
Ne zaman bozulur bu berbat düzen, ne zaman durur sevgi görmemiş kalpler, konuşmamış insanlar, kapılar… Yine aylardan ızdırap, günlerden acı, aynalar buğulu yine. Mutsuzum, mutsuzuz, mutsuzlar…
Ah Hope, yine kahroluyorum, yine huzursuzum.
Nefesim batıyor göğsüme… Sanki bir şeyler kopuyor içimde; Oğuz Atay‘ın da dediği gibi: “Kafam cam kırıklarıyla dolu.” Canım yanıyor, canınız yanıyor ve bu hiç bitmeyecek.
Belki kafayı yerim, belki de bir tımarhaneye ziyaretime gelirsin.
Ha Hope, gelir misin?
Kimsem yok zaten senden başka…
Ah! Üstüm yine kara bulutlarla dolu, yeni bir güne başladım. İçim huzursuz, hava yiğir yiğir acı, ızdırap kokuyor. Yağmur var yine… Ah Hope, yine eskisi gibi olmaktan korkuyorum. Bu sabah saatlerinde, bir fincandaki çayım, bir de yağmur mutlu ediyor beni. Saatlerce uyumak, sonra kalkıp hiçbir şey yapmamak istiyorum. Sonra deliler gibi düşünmek neler olduğunu; dünyanın bir savaşın eşiğine geldiğini duymak, görmek dahi istemiyorum. İnsanların bir uçurumdan vicdanları attığı bir zamanda, benim çok da huzurlu olmam garip olmaz mı Hope? Neyse diyoruz, yine derin bir of çekiyoruz. Her sabah bitmek bilmez ritüelimiz; kendi kendine söylen, şikayet et, bahaneler bul… Sonra devam, nasıl yaşamak istiyorsak öyle boş vermişiz!
Ah Hope ah! Sen de suskunsun bu ara.
Yine gömülüyorum zift kaynayan denize, yine çığlığım boş odalarda, ellerim toz, belki de kan, karanlıkta öyle gözüküyor, bilmiyorum. Diyorum ya, bu ara gözlerim kötü, görmüyor pek, yoruluyorum, çok çabuk sıkılıyorum, bunaldım. Bahar bile midemi bulandırıyor. Çevremdekiler sanki cehennem zebanisi; herkes farklı, herkes günahkâr ve zalim…
Biz de bir gün mutluluğa erişir miyiz? Derviş huzuruna, bahar havasına…
Ne dersin, kavuşur muyuz Hope? Sana şunu söyleyeyim sevgili dostum, benimkiler hep boş laflar; zihnimdeki tıka basa dolu, saçma sapan şeyler yüzünden sevmez kimse beni, pek konuşmam tabiî kimse ile; sen hariç Hope. Yine başladı zamana yolculuğum. Belki sessiz, belki boşlukta, belki kendi benliğimi hiçe sayarak…
Şu sıralar karamsar olduğumdan şikâyetçi olan insanlar, böyle devam eder. Çünkü insanlar yok Hope, ölmüş onlar. Ben karamsar olmuşum, olanları görüp anlatmışım. Her şeyi belki de abartmışım. Ama olan bu; zaman hızlı, havalar ısınıyor.
Şimdi kalabalık bir banka oturdum, başımı kaldırmak dahi istemiyorum. Düşünmek istemiyorum. İnsanlara baktıkça sadece yazmak istiyorum. Şu sıralar susuz insanlar gibiyim; sadece yazmak ve müzikler istiyorum. Kulağımda bir keman solosu, bütün çıplaklığıyla hissediyorum. Saatlerce yürümek istiyorum bu müzikle… Kime, nereye bilmiyorum, kim kabul eder bu ızdırabı?
Bakalım sevgili dostum yolumuz nereye?
Her yol kalabalık Hope, bazılarımız geride, bazılarımız ileride, ne fark eder ha Hope?
Sokaklar insan yığını, insanlar var her yerde… Acı kokuyor sokaklar, gün batımları bile…
Kırık bir sandaldayım Hope, karanlık gece ile bir bütün olmuşum, ben geceye gece bana ağlıyor ah! Hope yine denizlere geldim, benim olmayan efsunlu sulara geldim. İskeledeyim, ayaklarımı sarkıttım denize. Gözlerim ufukta… Sanki birini bekliyorum. Sahi, beklediğim gelir mi? Ufuklar verir mi bana istediğimi? Hâlâ umut etmeli miyim sevgili dostum, yoksa silahımın tek mermisiyle işimi bitirmeli miyim? Umut kötü bir hastalık mı? Belki de umut etmekten ölürüm ha Hope? Bir gün ben de köşe başında, cesetim ayak altında mı bulunurum?
Ah Hope ah! Bugünlerde hava iyiden iyiye ısındı. Dışarı çıkamıyoruz, içeri tıkılıp kaldık. Her sabah, her gece pencere önündeyim; düşünüyorum, sigaram bitene kadar kafamı içeri sokmuyorum. Geceleri sadece düşünüyorum. O yüzden kafayı yiyecek gibiyim Hope. Her şeyi sorgulamaya başladım; kendimi, hiç uğruna çabalayan insanları; yoruluyorum, bunu kendime neden yapıyorum bilmiyorum dostum, rahatsız bir manyak olduğumu düşünüyorum. Bilmiyorum, en çok bildiğim şey bilmiyorum. Bu yüzden kesin olan şeyleri sevmem Hope, net cevaplar almak istemem. Bu benim için ürkütücüdür ve beni tedirgin eder. Yine mavi gökle uyandık, hava bugün serin, ayaklarım üşüyor sanki…
İçimde bir tuhaflık var, bu kor içimi yakıyor; vücudum bir ölüyü anımsatıyor. Kaç gün oldu bilmiyorum dışarı çıkmayalı, gözlerim şiş; uyumuyorum, her gece hayalet gibi salondaki eski koltukta oturuyorum. Bir elimde sigaram, bir elimde bir kadeh içkim; kaç gün oldu ben sarhoş olalı, kaç gün oldu kendimi unutalı?
İçimden gülüyorum, deli gibi kahkaha atıyorum. İnan canım yanmıyor Hope. Sadece ruhumu hissediyorum, göz kapaklarım ağırlaşıyor bu çöplükte… Kendi kahkahalarımla berbat hayatıma son veriyorum. Mutluyum Hope! Bir boşlukta, hiç hissetmediğim huzuru hissediyorum. Tanrıya sesleniyorum:
“Tanrım! Teşekkür ederim, teşekkür ederim.”
Son cümlelerim Hope, zincirlerim kırıldı, kurtuldum prangalarımdan; kafesten uçtu o mahsun kuş, gökyüzü masmavi, bedenim buz gibi; gözlerimi kapadım, sonsuz huzura yağmurlu bir akşamda…