DenemeEdebiyat

O’nun Tarifi

Bana sorsalar O’nu tarif etsene O’nda ne var böyle geri kalan insanlarda bulunmayan. O’nu farklı kılan ne diye sorsalar sabahlara kadar anlatsam dahi bitirme imkânım yok…

Çünkü O’nun gülüşü üzerine saatlerce konuşulur. Gülünce yüzünde oluşan o masum duygu ve gamzelerinden bahsetmiyorum bile.

Madem çok ısrar ettiniz anlatayım size:

Neresinden başlayayım bilmiyorum ki? O kadar anlatılacak yönü var ki hangisini ilk yapsam bilemedim. Gülüşünden başlıyayım çünkü ilk gördüğümde beni benden alan yanı gülüşü olmuştu. O kadar güzel ve masum gülmüştü ki dakikalarca, saatlerce, günlerce hatta aylarca bıkmadan, usanmadan izleyebilirdim hele gülünce yüzünde oluşan o boşluk var ya oraya gömülmeye dahi razıydım ki gömülmüştüm de ilk gördüğümde… Sadece farkında değildim. Farkına varınca zaten iş işten geçmişti. En dertli olduğum vakitte dahi o gülüşü beni benden alıp dünyanın en güzel yerine götürüyordu uzun uzun hayallere daldırıyordu. Beni benden alıyordu o gülüş. Bakışlarından bahsetmek dahi istemiyorum o siyah gözleri ile bir insan nasıl bu kadar güzel bakabilirdi bu imkânsız olsa gerekti. Bir bakış anca bu kadar fazla anlam taşıyabilirdi. Kızınca farklı bir hale bürünür, gülünce fark farklı bir hal alırdı. Aman ya Rabbi! Bu başka bir şeydi daha önce görmediğim en güzel aşk masallarında bile okumadığım bir şeydi. Şöyle odaklanınca gözleri şahin bakışlı olurdu. Kızınca gözü kızarırdı ama ne güzel kızarıklık. Utanınca kısılan gözlerinde ben de kısılırdım erirdim, biterdim. Gülünce hele bir de gülünce gözlerinin aldığı o tatlılık, o sevinç resmen insanı öldürebilirdi. Gözleri bir uzay boşluğu gibiydi bir o kadar bilinmez bir o kadar keşfedilmeyi beklerdi. Anlamıyordum insan bir bakışla ölebilir miydi? Ölüyormuş meğer bunu öğretti bana. Bakışlarında en merak ettiğim şey bu kadar güzel bakan biri acaba âşık olunca nasıl bakar kim bilir?  Düşünmesi bile beni benden almaya yetiyorken ya görseydim herhâlde oracıkta kavuşurdum Rabbime.

Sesini size anlatamam duymanız gerek duymadan anlamanız mümkün değil. Çünkü bu zamana kadar böyle bir ses duymadınız. Unutunuz en beğendiğiniz sanatçıların sesini, unutunuz en güzel ses dediğiniz sesleri çok farklı bir sesi ve tonu vardı. Duyunca kurşun etkisi yaratırdı insanda, birden irkilirdin ama acı vermeyen bir kurşun yarası hatta öyle bir yara ki her dakika vurulmak istercesine bir yara… O konuşunca etraftaki herkes her şey susardı O’nu dinlerdi kuşlar uçmayı bırakır, nehir akmayı öyle bir ses düşünün işte…

Siz hiçbir gamzeye gömülmek istediniz mi? Ben istedim hem de her şeyden çok istedim O’nun gamzesine gömülüp sonsuza kadar orada yaşamak istedim, dünyada gördüğüm en güzel çukurdu ora; en derin, en bilinmez, en etkileyici bir çukur…

Siz hiç sizi derin bir kuyunda çıkaracak ipin aslında bir saç olduğunu hissettiniz mi? İşte ben o durumu bizatihi yaşadım, girdiğim kör kuyulardan beni çıkaran onun saçına dokunmamdı. Dokunca o saçlara yıllardır içinde olduğum kör kuyulardan çıkarır, dünyanın en güzel yerine bırakırdı. İşte saçları bana böyle daha önce yaşamadığım duyguları yaşatırdı. İçimde daha önce yaşamadığım derecede bir dinginlik, bir huzur belirirdi. Dokunmaya kıyamazdım olurda bir telini yanlışlıkla koparırım diye sadece uzaktan kokusunu içime çekerdim ta ki o koku beni benden alsın diye.

İlgili Makaleler

2 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu