Günler geçiyor. Takvim yapraklarını her gün aynı sözlerle yırtıyoruz. Her gün zamanın hızlı geçmesini dile getirip muhabbetlerimize bu kilit cümleyi yerleştiriyoruz. ”Aa, ne ara Temmuz, ne ara Ağustos, ne ara Eylül oldu? “Geçen günlerin bize uğramadığına inanırmışcasına aynı şaşkınlığı yarın tekrar yaşamak için rafa kaldırıyoruz. Sonsuz bir zaman diliminde sıkışıp kaldığımızı varsayıp günlerimizi aynı umursamazlık, aynı bilinçsizlikle geçiriyoruz. Sonunda elde var sıfır hesabı pişmanlıklarla yatıp pişmanlıklarla kalkıyoruz. Artık o rafa kaldırdığımız cümlelerin içerisinde biraz kaybolma zamanı.
Simasına alışık olduğumuz köşedeki bakkalın sahibi yaşlanmış, bir zamanlar suladığımız çiçekler sokakları renk renk hâle getirir olmuş, boyunuzun yarısı kadar bile olmayan çocuklar büyümüş, mahallenize yeni insanlar taşınmış, bir o kadar da yok olmuş. Çocukken bahçesinde saklambaç oynadığınız müstakil evler site olmuş. Bıraktığınız haliyle karşınıza çıkacağınızı sandığınız sokağınız, sessiz ve yabancı bir yere dönmüş. Hangi köşesine bakarsanız bakın, aklınıza bir anınızın geleceği yerler artık sizi bırakın, kendisini bile hatırlamaz olmuş.
Biz aynı değiliz artık, hatta birbirimize karşı değişmeyi bırakın her gün kendimize daha da yabancılaşıyoruz. Benliğimiz tüm hatlarıyla bir bir eksiliyor ,tepkisizleşiyor, hissizleşiyoruz. Artık ne olursa olsun, benden uzak olsun diyerek zamanında ortasında dans ettiğimiz salonun duvarlara en yakın yerine oturmayı tercih ediyoruz.Gün geliyor, salona adımımızı dahi atmıyoruz. Bir şeylerin ters gittiğini gördüğümüzde başlamadan bırakıyoruz. Kabullenmeye, yenilmeye, çabalamamaya o kadar alıştık ve tembelleştik ki söz konusu başrolü olduğumuz hayata gelince sırra kadem basıp, uzaklara yol alıyoruz. Kendimizden kaçarak çözüm bulacağımızı sanarken aslında daha da derin yaralar açıyoruz.
“Değişmeyen tek şey, değişimin kendisidir.”der Herakleitos. Zaman tecrübedir ve tecrübe de bir zaman. Ve yine tecrübedir geçen zamana bir anlam katan. Anılarımız, hatalarımız, pişmanlıklarımız, kahkahalar ve mutluluklarımızdır bizi değiştiren, biz yapan. Kötü tecrübe yoktur, alınmış ders vardır. Bunu bilmesine rağmen yine de cımbızla üzüleceklerini seçendir insan. Öğrenmesine nazaran kendisine aynı hatayı defalarca yapandır. Hızlı günlerimizin kattığı uzun vadeli koşuşturmadan soyutlanıp bir kaldırımda kendimizi dinlerken değişen dünyanın ve geçen günlerin bize kattığı tecrübelerimize odaklandığımız zamandır, hayatımızdan yabancılığı kaldırıp, sil baştan tertemiz sayfalar açmak.