Tüm güzel çiçeklerin kokusu sana tek kişiyi hatırlattığı zaman anlamaya başlıyorsun bir şeylerin yolunda olmadığını. Dünya daha hızlı dönüyor, şarkılar bir tek sana söyleniyor sanıyorsun. Rutine hayatının, sıradanlıktan çokça uzak bir yere, hem de koşar adım gittiğini izliyorsun. Gülüyorsun, aynaya bakınca gözlerinden kalbine ışık sızan çok güzel bir insan görüyorsun. Belki bir anda kendine daha çok önem vermeye başlıyorsun. önceliklerin, sorumlulukların.. Bunları yapmak artık sana zor gelmiyor, aksine durgun zaman dilimlerini dolduruyorsun. Yaptığın her şey mutlu ediyor seni, belki de daha önce hiç olmadığı kadar. Çok zaman nefes almayı unutturacak bir şey taşıyorsun artık içinde. Her işini önem vererek yapıyorsun. Belki ciddi bir beğenilme arzusuyla, belki de zaten öyle yapman gerektiğinin farkına vardığından. Kendini daha çok sevmeye başlıyorsun. Kendinle başbaşa kaldığın zamanlarda hep, bunun ender rastlanan bir hazine, belki de bir ödül olduğunu düşünüyorsun.
Zaman geçtikçe değişen sadece günler olmuyor. Bir bakıyorsun ki kısa süre önce yapmayı sevdiğini düşündüğün işleri bırakmış, yaşadığın yeri neredeyse tek renk görmeye başlamışsın. Çevrendeki sesler doğrular ve yanlışlar hakkında sana pek çok şey söylüyor. Dinlemiyor veya onlara hak vermekten korkuyorsun. Mutlusun sonuçta, öyle olmak zorundaymışsın gibi hissediyorsun ya da. Gözlerini kapattığında henüz dünmüş gibi gelen anlarının ardından yaşadığın, hissettiğin her şeyin, neredeyse hepsinin, bir zorunluluğa dönüşmesini izlemek istemiyorsun. Kulaklarının duymadığı gibi gözlerin de görmüyor artık, kendini bile. Konuşuyorsun bazı zaman. Yorulduğunu, kime hatta ne için anlattığını bilmeden anlatıyorsun. Her seferinde bu sondu diyorsun çünkü biliyorsun ki içinden geçenleri söylediğin zaman, biraz olsun anlatabildiğin kadarıyla kendini anlattığın zaman, bir şeyler değişmek, daha önemlisi düzelmek zorunda. Kıyısında olduğun uçurum görülmeli, belki elinden tutulmalı ya da yanına gelinmeli. Sen nasıl istersen. Bir sefer, yalnızca bir sefer senin istediğinin olmasını istiyorsun fakat tüm bunların karşılığında, söylediğin her kelimenin, umursamazlıkla, boşvermişlikle ve belki de en kötüsü korkunç bir değersizlikle uçup gitmesini izliyorsun. Giden her şeyin senden çokça şey kopardığını biliyorsun fakat sanki yalnızca sen biliyorsun bunu. Tüm bunlara rağmen yine de anlatıyorsun. Belki başka çaren olmadığını sandığından, belki de içindeki çiçekler hala aynı koktuğundan.
Kaybettiklerini bulmaya çalışıyorsun belki artık çok geç ama yine de farkına varıyorsun. Artık içinde değil ilk gün ki koku, çiçek kalmamış, renklerini yitirmişsin, aynaya bakınca neredeyse hiçbir şey görmüyorsun. Geçmişe dönüp üzülecek zaman kavramın yok, zaten hiç de halin yok. Biraz durup düşünmeye zamanın oluyor. Ne kadar büyüdüğünü fark ediyorsun. Biraz fiziken fazlaca ruhen. Olması gereken tek bir kişi bile yok yanında, yere düşen kırılan neyin varsa tek başına topluyorsun. Ne kadar çok şey kaybettim diyorsun, ne çok zaman geçti. Yanıldığını çok sonra anlayacaksın.
Sen, kendini kaybettin. Bu da kısa zamanlı bir kayboluş hikayesiydi.
Harika bir yazı.Dünyanın 9. harikası yazar galiba.Ellerine sağlık.Diğer yazını iple çekiyorum.
teşekkür ediyorum efendim:)
biz buradaydık, dinlendik ve hissettik kelimeleri, Hanımefendi’ye saygılarımızla…
iyi ki buradaydınız 🙂 sevgilerimlee
Tek kelimeyle harika bir yazı. Yazar dünyanın 8. harikası olmakla beraber acayip usta bir dil kullanmış.Ellerine sağlık umarım en yakın zamanda yenileri gelir
çok teşekkür ediyoruum
Çok çok çok çok güzel olmuş. Tebrik ediyorum ve devamını heyecanla bekliyorum. 😀 ♡♡
çok teşekkür ederim 💘
Tebrik ederim👏🌸
çok sağ olun
gerçek yaşantından bir şeyler kattığın o kadar belli ki okudukça o hissiyat benim içime de doğdu..yeni yazılarını görmek dileğiyle 🙂
yazının aslını kavrayabilmen benim için için çok değerli, teşekkür ediyorum.
Başarılı tebrik ederim 🙂