EdebiyatŞiir

Öfkem

Uzandı yorgun parmaklarım kül tablama,

Üst üste yaktığım üçüncüyü söndürdüm demin.

Üst üste yaktığım üçüncü,

İçtiğim zehir…

Uzandı parmaklarım,

Uzandı tutmak için seni.

Tutmak, dokunmak için!

Görmediğim güneşin gölgesi vurdu avluya.

Eğildi ağaçlar, eğildi, ben büküldüm.

Kırıldım içten içe sustum,

Vuruldum, düştüm, süründüm.

Her yer kan!

Her yer rengârenk kan.

Sen seversin kırmızıyı,

Sen severdin beni tanısan.

Yoruldum, sürüldüm kirpiklerinden,

Dağıldım, yitirdim.

Hayallerim,

Hayallerimiz…

Oysa çiçekler filizleniyordu toprağımdan,

Rüzgâr uçururdu saç tellerini.

Öylesine aksi öylesine kızgın,

Öylesine lanet bir adam.

Asıldım, duruldum, yoruldum kadın!

Vuruldum…

Vuruldum bir avluda sırtım sana dönük,

Yüzüm duvara konuşuyor.

Duruldum otuzumda, yeni büyüdüm.

Büyüdü bizimle baharlar,

İnan ki usandım, uslandım ve sonra yitirdim.

Ah deli rüzgâr, ah…

İçimde sanki bir cenaze tabutuna sarınıyor,

Ağlaşıyor bahçemizde yalnız çocuklar.

Sen mezarıma gel, mezarıma, ölümüm şenlensin,

Sen gel yıka mezar taşımı görünsün adım,

Silinsin gökyüzünden bulutlar, silinsin.

Ve sen gel hâlâ mecalin varsa sen!

Yalnız, sen gel dualar oku bana,

İnanmadığım tanrının yarattığı yeryüzünden,

Dudaklarından dökülüyorken hatırlanır ismim.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu