Düş
Biz,
seninle birbirinden doğmuş iki yabancıyız.
Sen,
düşlerine sığdıramadığın bir ülkenin yolcususun.
Ben,
arafta kalmış şehirlerin başını okşuyorum…
Cızırdayan sokak lambalarının altında
kumdan ülkeler yapıyorum, kaybolmuşluğum için.
Sen,
ardında bırakacağın her şeyin hevesinde iyi bir unutucusun.
Bavullarını seversin.
Ben,
kaybettiğim yollardan çantalar örüyorum.
Sen,
her adımında ülkelerimi savuruyorsun,
imkânsız düşlerin için.
Ben,
imkânsızlıklardan kolyeler diziyorum.
Sen,
sönmüş şehirlerin umutlarını topluyorsun.
Ben,
her köşe başında ateş böceklerini izliyorum.
Sen,
içinde büyüttüğün tüm acıların arasında,
hâlâ mavi önlüklü bir çocuksun.
Ben,
bir kuşun peşinde büyüyorum…
Tüm başkalaşan düş yollarından aynı sokağa çıkıyoruz.
Ben,
ülkemin cebimde kalan kumlarını savuruyorum.
Sen,
bavulundan son acını düşürüyorsun.
Aynı sokağa çıkıyoruz.
Sen,
büyüyorsun…
Ben,
beyaz saç tellerimi sayıyorum.
Aynı sokağa çıkıyoruz.
Evler hiç yıkılmayacak,
Biz,
hiç ölmeyecekmişiz gibi …
Allah’ım sana geliyorum. Bunu bir insan yazmış olamaz!