Tekrar Doğamayan Anka

”Ait olamadığımız hayatımızda,
ait olduğumuzu sandığımız insanlar,
her zaman yanlış olanlardır.”
Şu an sadece durmuş kararsızlığımın o ateşinde yanmayı bekliyorum, sonum ise bir Anka kuşu. Beynimin içindeki o pis savaşta kendimi biraz daha kaybetmeyi göze alıyorum. Ellerim donmuş, hayatım yanmaya devam ederken ben sadece beynimdeki onlarca bilmeceyi dışarı fırlatmaya çalışıyorum. Bazen diyorum kendi kendime, keşke hayat uçurumu diye bir yer olsa. Orada, sevmediğim her şeyi kendi ellerimle aşağıya bıraksam… Ama en sonunda oradan atlayacak onlarca huyum değil, sadece bedenim olacağını bile bile o uçurumun hayali ile duruyorum.
Bu bir çeşit intihara giriyor değil mi?
Ama yaşama hevesin öldüğünde zaten intihar etmiş olmuyor mu insan ruhu? Sadece yarım kalmış lanetli bir ritüel gibi… Ya ruhun ölü, bedenin lanetine boyun eğeceksin ya da ritüeli tamamlayıp ikisinin sonunu da aynı yapacaksın. Her koşulda lanetlenmişsin küçüğüm, seçim sadece senin… Kendimi arayıp duruyorum, kendimi bildiğim hâlde.
Size ait olmayan bir hayatı hiç yaşadınız mı? Siz, siz değilsiniz. Yaşadığınız hayat size ait ama yaşam biçimi size ait olmayan bir hayat geçirdiniz mi? Bir çoğumuz belki de bu arafta sürünüyor; tıpkı şu an olduğum gibi…
Bambaşka bir karakter, bambaşka insanlar ve bambaşka bir aşk… Size ait olmayan ama sizin olan. Hayatımızda kırılma noktalarımız vardır. Kimine nadide bir hayat sunarken, kimine ise kendisine ait olmayan ama aitmiş gibi devam ettiği araftan da beter bir hayat sunar. Tanıyamaz insanoğlu kendisini, belki de tanımak istemez; kaçmak ister. Her kaçtığında farklı bir hayatı alır hayatının içine.
Kaçmaya mı devam edeceğiz yoksa kaçtığımıza dönüp sarılacak kadar güçlü mü olmayı başaracağız?
Bilinmeyen bir yanılgı. Tıpkı en başında dediğim gibi, sadece durmuş kararsızlığımın o ateşinde yanmayı bekliyorum, sonum ise bir Anka kuşu. Başarabilecek miyiz Anka kuşu olmayı? Yoksa sadece bir kere doğup küllerinden geri doğamayan bir Anka kuşu efsanesi mi yaratacağız yaşamımızda?