Türkü
Gördüm.
Bir türkünün ilk tınısında gördüm insanlığı.
Göz pınarlarından akıyordu,
Uzak bir yere, gitmesi zor bir yere…
Özüne bakıyordu sanki;
Gidemesede, göremesede kokusunu hiç unutmadığı toprağına bakıyordu.
Bir türküde gördüm insanlığı,
Bir aralıkta sıkışmıştı, dara çekiyordu ruhunu.
Geçmiş bir zamanın hikayesinden, şimdiki zamanın rivayetini dinliyordu.
Sessiz bir çığlık kopuyordu, türkünün her esinde.
İnsanlığı gördüm, karşımdaydı.
Bir masada, bir sandalyede, bir bardakta…
Kıpkırmızı bir kadehin yansımasında gördüm.
Dem vurmuştu yüzüne.
Gözlerini gördüm.
Yıpranmış bir gazete kağıdına sarılıydı.
Unutulmuş tarihinde, unutulacağını hiç bilmeden, tam manşetin altındaydı.
Hasreti gördüm, masadan uzakta değildi.
Elindeydi, tam avucunda.
Sıkı sıkıya parmaklarının arasındaydı.
Masadan uzakta değildi.
Bir türkünün içinde gördüm,
Umuttu o.
Geleceğe miydi geçmişe miydi yolculuğu.
Bilinmezliği gördüm.
Umudun saçlarındaydı, bayram sabahı kurdelesini ile.
Aynı türküde gördüm.
Acıydı o.
Göğsün kafesine sığmayan yüreğin, demir kapıda yankılanışında gördüm.
Derindi, uzaktı…
Aynı masadaydı.
Bir türkünün hiç bitmesi istenmeyen o son mısrasında gördüm.
Sevgiydi o.
Aynı topraktan çıkıp gelmişti, herkese benziyordu.
Kirlenmiş kol ağızlarından bembeyaz elleri dokunuyordu masaya.
Her şeyden önce, kirlenmemiş beyazı gördüm.
Bir türkünün son nefesinde gördüm.
Seni gördüm.
Aradığım, sorduğum…
Bizi gördüm.
Her şey, tek bir haliyle aynı masadaydı.
Cansever’in masası değildi lâkin bu.
Her şey göz pınarlarından akıyordu.
Bir türkünün bitişinde gördüm.
İnsanlık oradaydı.
Tüm pınarlarıyla…
28.11.22