Her hayatın bi’ sonbaharı oluyormuş. Vakti gelen gelip geçiyor düşüyordu dallarımdan tek tek. Bazısı kendi isteğiyle ayrılıyordu benden, bazısıysa dayanamayıp rüzgara çekip gidiveriyordu yanımdan. Ben sadece kuruyordum, kendime bile yetemiyor olsam gerek ki çürüyordu kollarım; dayanamıyordu. Masumluğumdan, benden, kendimden kaybettiğim o kadar çok şey oluyordu ki; kendime acıyordum. Sinirliydim ve kin de güdüyordum rüzgara; benden kolayca koparabildiği için yaprakları. Bazense onlarla birlikte kırabildiği için kanatlarımı… Ama biliyor musun? Rüzgara dayanamadığı vakitleri hiç unutmamalı insan. Ben kendime kızdığım kadar o yapraklara da bir o kadar kızıyordum. Bu kadar kolay olmamalı; sensin benim dalımdaki yaprak! Nasıl dayanamazsın şu kahpe rüzgara? Zayıflıktan nefret ederim. Kollarım kopa kopa benliğime oturan şey bu oldu. Bir de şey… Beni dört mevsim bırakmayıp her şeye kol kanat gerebilen, rüzgara kafa tutabilen o zarif yaprak… Boynum büküldüğünde, gözüm hep ondaydı. İçimde, bana hayat veren suyu tüm damarlarıma pompalayabilen duygunun somut haliydi o. Belki de bağlılığın sembolüydü; yorgun düşüp sarartsa da saçlarını, bana tutunan yaprak… Onu gördükçe tüm bedenimle sadece ona can vermek istiyordum. “Kurban olurum sana!” dersin ya; kolumu kanadımı kesip sadece onunla olasım geliyordu. Minnetti bu da. “Sadece böyle gösterebilirim ona minnetimi.” diye düşünüp bükerken kollarımı belime doğru, sapasağlam duran ağaç kadar onu mutlu edecek başka hiçbir şey olmadığını anladım. Böyleyim ben; jeton hemen düşmüyordu naparsın. Biz birbirimizi besliyorduk. Birimiz bir yandan diğerimiz öteki… İşte ben anladım ki kışımda benimle donan, sonbaharımda bir o yana bir bu yana savrulan yaprağa minnetimi ilkbaharı, yazı uzatarak gösterebilirdim. Sonbaharımda kopacak gibi olursa benden; diğer kolumla çepeçevre ederek gösterebilirdim minnetimi. Onun için başka yaprakları feda edebilirdim belki de. Acımasızca görünüyor değil mi? Söylemiştim; masumluğumdan çok şey kaybettim ben. O buna değerdi; başka yaprağı koyamazdım ben onun yerine. Lütuftu o. Çöldeki su, gece açan güneş, sonbaharda göğsümde açan çiçekti. Her ağacın imkansızı er ya da geç açar dalında. Sevmek, değer verebilmek ya da fark etmek; kendi elimizde. Bu yüzden tekrar bakın kollarınıza; bana acımasız diyip geçmeden önce. İmkansızınızın imkansızı olmayın.
Sonrakini Oku
Şiir
7 gün önce
Bilinmeyiş
Edebiyat
2 hafta önce
Beklentiler ve Korkular
Felsefe
3 hafta önce
“The Egg” Üzerine
Edebiyat
3 hafta önce
Ait “Olamamak”
Edebiyat
4 hafta önce
Yirmi, İkinci
Edebiyat
03/11/2024
Kandil ve Yağmur
Edebiyat
27/10/2024
Sihirli Şemsiyeci
3 gün önce
Döngü
7 gün önce
Bilinmeyiş
1 hafta önce
Doğan Cüceloğlu ile Hayatın Derinliklerine Yolculuğa Var Mısın
2 hafta önce
Beklentiler ve Korkular
2 hafta önce
Zeybeklik Kültürü: Kahramanlık ve Cesaretin Mirası
3 hafta önce
“The Egg” Üzerine
3 hafta önce
Ait “Olamamak”
4 hafta önce
Yirmi, İkinci
03/11/2024
Kandil ve Yağmur
27/10/2024