Sevgili Dünya,
Duymak istemeyip kulaklarımızı tıkadığımız ama bir o kadar merakla beklediğimiz gelecek için bugün ne yaptık? Hayır hayır, ertesi günün yemeğini hazırlayıp dolaba kaldırmaktan söz etmiyorum. Anlatmak istediğim yarın giyeceğimiz gömleği bugün ütülemek de değil. Merak ettiğim bugün kumbaraya neyi ne kadar attığımız. Az önce yağan yağmurun ne kadarını saksıdaki çiçeklerimize sunduğumuz. Düşündüklerimizin kaçını pervasızca konuştuğumuz. Güneşin ne kadarını pencereden içeri aldık bugün? Kaçının saçını okşadık umutlarımızın? Ah sevgili dünya, birkaçımız çoktan hayalleri için darağaçlarını hazırlamış. Derdini dökmeye gittiği dereye çocukluğunu yem etmiş biri. İhtişamlı gülümsemesini uyutup sonu mutlu biten masalları unutmuş.
Sahi sen ne yapıyorsun şu sıralar sevgili dünya? Cemrelerin bugün toprağa düştü, duydum. Bugün bir ağacının gölgesinde oturdum onca koşuşturmanın arasında. Yağmurla aramız şeker renkti ama hallettik çoktan. Kumbarama birkaç tane yıldızından atıyorum izninle. İki dirhem bir çekirdek olmuşlar bu gece, gözlerimi alamıyorum onlardan.
İşte vakit geldi. Herkes uyuyor. Ama sen uyumazsın çünkü bilirsin ki sen uyursan yıldızlar kaybolmaz güneş yeniden doğmaz. Tam da bu yüzden günaydın dünya. Darağaçlarının bulunduğu bahçelerdeki tüm çiçeklere, gölgesinde dinlenilmeyen tüm ağaçlara, tenimizi ferahlatmayan tüm su damlacıklarına kısacası tüm dünyalara günaydın.