
İnsan, geçmişinden kaçarken her zaman geçmişine yakalanan bir varlıktır. Hal böyle iken geleceğe adım atmanın ne kadar zor olduğu ile yüzleşir. Ama akıl ve kalp geçmişte, takılıp kaldığı bir anı zamanla unuttuğunu düşünse de, karşısına çıkan her şeyde geçmişini hatırlayacak kadar da duygusal bir varlıktır. Bunun temelinde her zaman inancın yattığını da, inanmadığı sevgi kadar ters bir olgu ile içinde büyütür. Belki ve keşkelerden kurtulamaz. Kurtulduğunu zanneder.
Belki de zan hissi insanın en büyük acıları çekmesine sebep olan histir. İnsanın kahroluşları hep bu nedenden doğar. Yaşanacak bu dünya, acısı ve kederleriyle. Ama bizler çok çabuk silinip gideceğiz bu yeryüzünden. Dünyanın bir yılı tamamlaması için güneşin etrafında bir tur dönmesi gerekir. 365 gün sürer bu süreç, bunu zaten biliyoruz. Fakat Güneş bir yılı tamamlamak için Samanyolu’nun etrafında bir daire çizer ve bu yolculuk yaklaşık 255 milyon yıl sürer. Eğer hayatımızı Dünyaya göre değil de Güneşe göre hesaplarsak bir insan ömrü yaklaşık sekiz saniye sürer. Sekiz saniye içinde var olduğumuz bir evrende ne kadar büyük bir iz bırakabiliriz. Nemrut bile bir yol yapımı sırasında Karl Sester tarafından tesadüfen bulunmuştu. Eğer bulunmasaydı belki de sonsuza kadar bilinmeden, yani hiç iz bırakmamış gibi kaybolup gidecekti.
Sekiz saniyede neleri değiştirebilir insan? Neden sürekli yaşar geçmişi? Kaybolup gidecekken Dünyadan bu kadar yaşama çabası neden? Cevaplar ancak sorular olduğu müddetçe önemlidir. Fakat cevabı çözülemeyen sorular sormak insanın kendini kandırıp, yaşamaya devam etmesinden başka bir şey değildir. Kendini çözemeyen bir varlık nasıl olur da evreni anlamaya çalışır? Nasıl olur dersiniz?
Geçmişten kaçmayıp yüzleşebilirsek eğer, insanoğlunun şu kısacık zamanda bir gezegeni nasıl cehenneme çevirdiğini fark edebilirsek, sevebilirsek eğer gerçekten, sınırları kaldırabilirsek, sınıfları kaldırabilirsek, yaşayabilirsek özgürce, konuşabilirsek korkmadan ve inanabilirsek aşka, hala bir şeyleri değiştirme hayalimiz gerçek olabilir.
Uzun zamandır kulağıma küpe ettiğim söz çınlayıp dururken ruhumun en ince yerlerinde “İnsanın kaderi, çabasına bağlıdır.” bırakmazsak mücadeleyi, hala bir şeyleri değiştirebiliriz. Kendimizden kaçmadan, kadere bağlanmadan ve dünyanın insanı iktisatlı kullanmadığının farkına varırsak, yakalanmadan kendimize ve özgürce dans ederken ruhlarımız değiştirebiliriz dünyayı.
Kendimizden başlayarak…
Çok başarılı olmuş. Tebrik ederim.
Durup düşünmek değil, hayatı değil benliği sorgulama vakti şimdi. Sekiz saniyeyi yeniden yaşamak mı? Yeni bir sekiz saniye yaşamak mı? Teşekkürler Ahmet! Işık tutan yolun güzel ve açık olsun ❤
düşünmeyi düşündüğüm, okurken düşündüklerimden haz aldığım çok hoş bir eser. elinize kolunuza kaleminize sağlık bayım.
Çok teşekkür ederim. düşünüyoruz, öyleyse varız…
Ellerine sağlık güzel insan, kalemin en iyi yoldaşın olsun.. ömür boyu…