EdebiyatHikaye

Terkedilmiş Kadının Günceleri (4)

Bir yanım kurak…ıssız çöl dikenleri
Öteki yanım bahardan…turuncu nar çiçekleri.

Nihayet yeniden karşınızdayım. Anlatacak öyle çok şey birikti ki. Bu sefer beni dinleyeceğinizi umuyorum. Anlaşılmayı beklemeyi zaten uzun zaman önce bıraktım . Ama buradayım. Varlığım bazılarınıza acı veriyor. Ama benim varlığımı benimle birlikte yaşasaydınız, işte o zaman biraz olsun beni anlardınız. Fakat tam tersi bir durum söz konusu olsaydı da Ben ‘ben’ olmazdım. Başka bir Çiler tanırdınız. Hayat merdiveninde 29.basamağı tamamlamanın üzerinden henüz 2 hafta geçti. Ama ne geçmek! Telaşlı bekleyiş ve koşuşturma can dostum Zerrin(nam-ı diğer Güneş), menajerim ve asistanlarımın cephesinde tam 1 hafta öncesinden başlamıştı. Her ne kadar anlamamazlıktan gelsem de bu halleri bana o kadar tatlı geliyordu ki… Bir gün her şeyimi kaybetsem de , milyonların karşısındaki Çiler silinip gitse de (ki bu birçoğunuzun dileği, benden nefret etmeyin yahu! Sevmiyorsanız da dinlemeyin olsun bitsin. Ortalıkta bilgisayar sesli, 18’lik çıtırlar dururken benim gibi koskoca kart Çiler’e ne hacet ! ) En azından sesimiz kart değil diyerek kendi kendime düşüncelere dalıp şöyle bir dalga geçtim. Ha ne diyordum? Evet günün birinde kaybedecek bir şeyim olmadığında benimle yürümeye devam edecek yol arkadaşlarım.. Zerrin, Burcu ve Selda. Zerrin’i muhtemelen artık biliyorsunuz. Ah o Güneş yok mu? Ne yükler taşır kalbinde. Yoluma koyulan dikenli taşlardan geldiğim noktaya dek elimi bir an olsun bırakmadı… Sana söz veriyorum Güneş Hanım! Ben de aynı şekilde… Bir yerlerde batmamızı isteyen karanlıklara inat elinden tutacağım. Burcu ve Selda’yı merak ettiğinizi duydum. Hay hay! Onlardan da kısaca bahsedeyim. Burcu 23 yaşında iyi bir üniversitenin halkla ilişkiler bölümünden mezun, pırıl pırıl, yaşından çok daha olgun bir genç kız. Bu işe üniversitede okurken stajyer olarak başlamış. Daha önce adını duyduğumuz pek çok müzisyenin asistanlığını yapmış . Şu anda da benimle ve oldukça popüler olan iki sanatçıyla daha çalışıyor. Küçük yaşta anne babasının ayrılığı, bakmak zorunda olduğu annesi ve kız kardeşi ,onun erken yaşta olgunlaşmasını ve sorumluluk sahibi bir birey haline gelmesini sağlamış. O kadar saygılı ve dürüst ki… Daha ilk andan sizde doğru izlenimi bırakması tesadüf değil… Selda’ya gelecek olursam itiraf etmeliyim ki ilk başlarda kendisine acayip sinir olmuştum. Aileden gelen şansla bu işi yapması, sürekli burnu havada tavırları ve pek tabii ki süper star Ajda Pekkan’la da olan aile dostlukları (bir dönem beraber çalışmışlar) hayatta hiçbir zorluğu görmemişçesine yaşaması daha ilk zamanlar beni çileden çıkarmaya yetmişti. Sonra ne mi oldu da can dostlarımdan biri haline geldi ? Onun da bir hikayesi var. Kim bilir belki önümüzdeki günlerde anlatma fırsatı bulabilirim. Ya da… bir sürpriz yapıp sizi Selda ile baş başa da bırakabilirim. Ne dersiniz? Hay Allah yine gevezelik ettim. Bunlar hep Güneş hanımın marifetleri. Eh malum aramızda en çok konuşmayı seven o olduğundan bu huyunu bir miktar bana da aşılaması oldukça normal. Durun durun heyecanlanmayın . Sizden çekirdek, kola, cips falan istemiyorum. Meraklı ve sabırsız bakışlarınızı görmek bana fazlasıyla yetiyor. Hazırsanız anlatmaya başlıyorum.

Takvim yapraklarının ayın 14’ünü 15’ine doğru selamladığı bir Mayıs gecesi gözlerimi açtığım cevapsız sorularla dolu yerküre… Sahi kimim ben? Neden buradayım ve içimde birikmiş bunca savaş, bunca hırs bunca öfke ve bunca yalnızlık niye var? Ve neden Güneş? Zerrin’in bunca zaman anlatmaya çalıştığı, en az onun kadar benim de yaşantıma değen sarının ve turuncunun ihtişamıyla bezeli acımasız gök cismi… Güneş diyorum…evet birazdan hayatlarımıza farklı şekillerde yön verecek olan o cisim. Acaba 30.basamakta bana ne gibi sürprizleri olacak? Bunu gerçekten merak ediyorum .Hazırlıklara başlamadan ona söylemek istediğim bir şey var; Eğer bir gün hepten batacağını düşünürsen şunu aklından çıkarma; Ne kadar kandırmaya çalışsan da kendini bil ki yeniden doğacaksın. Ya şimdi ya sonra…

Askıda asılı vaziyetteki, etekleri siyaha çalan kalp yaka elbiseme şöyle bir dönüp baktım. Yaklaşık 2,5 senedir sahnelerde olmama karşın bu elbisenin hem bende hem de davetlilerde nasıl bir etki yarattığına yahut yaratacağına dair en ufak bir izlenimim yoktu. Kırmızı minik bir kemer ve taş süslemeli ince topuklu ayakkabılar… Oldukça sade gibi görünen (hem de bu camia için) ancak bende denediğim ilk andan beri yoğun duygular barındıran bu kombinasyonla bambaşka bir Çiler Arca seyredeceksiniz. Açıkçası beni yakından tanıyanlar ve dinleyenler bilirler ki gözlere değil kulaklara hitap etmek için ne emekler sarf ettiğimi ve müzik piyasasının duayenlerinden aldığım, ilk günden bu yana sarmaşık gibi filizlenip her geçen gün kök saldığım iltifatları, lüks mekanlar, pahalı arabalar ve giysilerden çok ama çok daha değerliydi. Onları ne zaman istersem satın alabilecek güce sahiptim çünkü. Peki ya diğerleri? Onlar hiçbir yerde ve hiçbir şekilde paha biçilemez.
Şimdi izninizle gidip hazırlanmam gerek. Beni bu halimle görmek istemezsiniz değil mi? Sıkı bir kahvaltı ,sonrasında da orkestra arkadaşlarımla beraber ilk albümümden ve nostaljik cover şarkılardan oluşan bir repertuarla prova alacağız. Zerrin ve Burcu sağ olsun pastasıydı, davetlilerdi, kuaförüydü derken işlerimi kolaylaştırıyorlar. Tabii Selda’yı da es geçemem. O da geceye renk katacak olan ne varsa unutulmaz ve eşsiz kılmak adına elinden geleni hatta fazlasını yapmakla meşgul. Ve bana birtakım sürprizleri de olacakmış! Yahu zaten böyle bir organizasyon kısa süreli ekstrem yaşantımda görüp görebileceğim en büyük sürpriz! Ay bir dakika durun heyecanlanıyorum. İnanmıyorum bir taşla iki kuş! Sizinle konuşurken kahvaltımı da bitirmişim. Hiç söylemiyorsunuz. Neyse neyse şimdilik provaya kaçıyorum. Artık kuaförde görüşmek üzere.

Evet! Hikayenin en can alıcı kısmına şimdi geldik. Kemerlerinizi bağlayı…hey bir durun şaka yapıyorum rahat olun. Prova umduğumdan da eğlenceli geçti. Orkestra arkadaşlarımın çoğu bu işin okulunu okuyan oldukça profesyonel ve işine büyük bir özveriyle bağlı insanlar. Birbirimize karşı zaman zaman mesafeli olsak da isteyince oldukça eğlenceli zamanlar da geçirebiliyoruz. Yine böyle bir provanın ardından akşam için hazırlanmak üzere ayrıldık ve arabamla birlikte doğruca kuaförün yolunu tuttum. Oraya vardığımda Selda ve Burcu beni bekliyordu. Bir yandan da bir şeyler içiyor ve kuaförle laflıyorlardı. Beni görür görmez ayaklandılar ve kendimi Selda’nın talimatıyla manikür ve pedikür koltuğunda bulmam bir oldu.
-Canım ne gerek var o kadar hazırlığa? Bir saç, bir makyaj ve kıyafet? Prens William’a gelin gitmiyorum ya!
-Çok komik! Sadelikten öleceksin cicim! Tamam sen bir sanatçısın, gözlerden önce kulaklara hitap etmelisin, sen Çiler Arca’sın bla bla…ama şekerim gün senin günün! Peki ya yılın şarkıcısı seçilmen? ‘Özür Dilerim’’ ile ne çıkış yaptığını hatırlatırım! Ay resmen düşman çatlatırcasına doğdun bu piyasaya! 2,5 senenin tohumları bir anda kök salıp filizlendi! Sen benim yarattığım en büyük mucizesin sen bir-
“YETER!” diye öyle bir bağırdım ki kendi sesimi ben bile tanıyamadım o anda! İşte böyle biriydi Selda .Ukala, biraz patavatsız, haddiden fazla deli dolu, çenesi düşük ve çocuk ruhlu. Fakat tüm bu hallerine karşın oldukça kırılgan ve hassastı da. Ancak onun bu tarafını bilen kişi sayısı çok azdı ve o azınlık içerisinde olanlardan biri de pekala bendim. Hani diyorum ya, bazen görünenin ardında bir sır perdesi aralanır ve tıpkı çocukluğumun arka sıraları gibi bir yerlere ulaşmayı bekler. Sahibine ulaşmayı bekleyen melodiler gibi…
Yüzüme, adeta şok etkisi yaratacak şekilde atılan bir tokatla kendime gelmemle, Selda ile kısa bir an göz göze gelip birbirimize bakarak kahkahalara boğulmamız bir oldu. Onu en çokta bu yüzden seviyordum. O farklıydı. Tabii hayatımdaki yerini Zerrin’le kıyaslayamam. Ama benimle çalışması, hayatıma renk katması ve en gergin hissettiğim zamanlarda bile yaptığı saçma sapan konuşmalar ve esprilerle biraz olsun üzerimdeki stresi hafifletiyordu.
Manikür ve pedikür seansından sonra elbisemi ve ayakkabılarımı denerken, itiraf etmeliyim ki değişik duygular içerisindeydim. 19-20 yaşımdan bu yana birileri ile flört eden ve sadece 1-2 tane ciddi anlamda ilişkisi olmuş bir kadın olarak üzerimdeki elbise, bunca yıldır giymek isteyip de giyemediğim bir çeşit duyguların ta kendisiydi aslında. Aşk mı, şöhret mi, kadınsılık mı, hiçlik mi? Evet doğru şaşırdınız. 2,5 seneden bu yana böyle ihtişamlı ve pahalı kıyafetler giyiyorum. Ama bu, benim bu camia da kutlayacağım ilk doğum günü partim ve eş dost arasındaki doğum günlerini saymazsak kendi doğum günümde vereceğim ilk konserim… Belki de bu sebepten ötürü daha önce hiç olmadığı kadar farklı hissediyorum.
Sonunda hazırım. Boğaz’ın en görkemli otellerinden biri olan Radisson Blu Bosphorus Otel’de az sonra hep birlikte yepyeni bir yolculuğa adım atacağız. Ha unutmadan, Zerrin’i sorduğunuzu pekala duyabiliyorum. Tam kuaförde buluşacağımız sırada izinli olmasına karşın acil bir iş toplantısına katılması gerekti. Başkaları yok muydu? Pekala da vardı ve katılabilirlerdi. Ancak işinin piri olan bu muhteşem kadından daha iyisini mi bulacaklardı? Becerikli ,akıllı, yardımsever, hırslı ve adeta batmaktan vazgeçmeyen bir güneş…
Otelin lobisi yürek hoplatacak cinstendi. Siz diyin Hollywood gecesi ben diyeyim..ay yok gerçekten ben de diyecek başka bir şey bulamadım. Bir kez daha helal olsun dedim içimden! Nasıl organize etmişlerse her şey en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş ve sunulmuştu. Sahi niye içimden teşekkür etmek yerine can dostlarımın yanına gidip sesli bir şekilde dile getirmiyorum? Sanırım atmosferin etkisiyle ufak çaplı bir baş dönmesi yaşadım. Ve evet can dostlarım her zamanki gibi harika görünüyorlardı fakat bu seferki bambaşka bir boyuttaydı. Sadece onlar mı? Davetliler, orkestra, yemekler… Tabii can dostlarım dışındaki çoğu davetlinin yapmacık ve samimiyetsiz olduğunu bahsetmeden geçemeyeceğim. Giyim kuşamdan doğru dürüst anlamayan (sahne kıyafetlerimi çoğu kez Selda seçer, bazen de bir moda evi ile anlaşıp kendi seçimimi kendim belirlerim ben bile kimin şık kimin rüküş olduğunu anında görebiliyordum. Selda tabii ki de durur mu? Selfieler, davetlilere mavi boncuk dağıtmalar, biraz önce bahsettiğim kim şık kim rüküş dedikodusu ve ağız dolusu kahkahalar atan biz… Bir ara Zerrin’le göz göze geldik ve birbirimize ettiğimiz iltifatlar karşısında kısa süren fakat oldukça yüksek sesli bir kahkaha patlattık ki istisnasız orada bulunan herkesin bize dönüp baktığına eminim! Aman canım ne olacak! Hem dostluğumuzun bu kadar göz önünde olupta göze gelmemek gibi bir olasılığı yok muydu? Nazara inanan biri olarak yine de saklanmayacaktım ve saklamayacaktım. Acılarımı, dostlarımı, sevinçlerimi ve üzüntülerimi anlatmaktan gocunmayacaktım. Ben Çilerdim ve saklambaç oynayacak yaşları çoktan geçtim. Önce kısa bir soundcheck ardından da 1 saat kadar sürecek bir konsere hazır mıyız?

Tam kendimi kaptırmış, gözlerimi kapatıp bir Anka kuşu misali hayaller deryamı gerçeğe dönüştüren şarkımı (Özür Dilerim) söylerken ne mi oldu dersiniz? Dünyaya meteor düşse ancak bu kadar etki edebilirdi diyebileceğim bir durumla karşı karşıyaydım. Evet o! Süperstar Ajda Pekkan tam da yanıbaşımda belirmiş ,bir eliyle tebessüm edercesine ellerimden tutuyor, diğer elinde de bir mikrofonla bana eşlik ediyordu . Çok değil. Daha dün bunun gerçek olacağını söyleseler; daha neler yahu! Meteor fikri daha cazip ve gerçekçi geliyor derdim (ki öyle olmasa da). Bu ütopik ve dahiyane fikir tabii ki de Selda’dan başkasının aklına gelemezdi. Ne de olsa başta süperstar olmak üzere, aileden gelen şansla çocukluğundan beri birçok ünlü ile bir araya gelme fırsatı yakalamıştı. O gece bir kez daha anladım ki Selda iyi bir menajer olmanın yanı sıra aynı zamanda iyi bir organizatördü. Ortam, birçoklarının sahteliğine rağmen oldukça göz kamaştırıyordu.
Konserin bitiminde kopan alkışları bir duysaydınız! Yetmedi bis yapmamız için bir alkış kıyamet daha kopunca o an aklıma kıvrak zekalı bir fikir geldi ve başladım ‘’Eğlen Güzelim’’ şarkısını okumaya ve sonra birden susup davetlilere ve orkestrama dönerek kısa bir teşekkür konuşması yaparak sahneyi süperstarımıza bıraktım ve kendisi tam bir profesyonel olduğundan hemen anladı ve elimden tutarak aldığı destekle orkestrama, boğaza ve davetlilere adeta görsel ve işitsel bir şölen yaşattı. Vay be Çiler! ergenlik yıllarından bu yana dinlediğin,sabah akşam şarkılarını dinleyip söylediğin efsanenin doğum günü partine davetli oluşu… Tüm bunlar yetmiyormuş gibi bir de sahnede sana eşlik etmesi …Şu an bir kez daha anladım ki yaş sadece birer sayı… ha 30’luk sen ha sahnedeki 70 ini çoktan aşmış bir genç kız…sahi hangimiz daha diri? Hayat dolu ve vurdum duymaz? Kafamdaki tüm negatiflik düşünceleri fırlatıp yerine sağlam bir tuğla gibi inşa edilmiş özgüven duvarı örmeyi ne kadar istesem de bazı gerçekleri bilmek canımı acıtıyordu. Buz gibi bir kadınsın sen diye bağırdı içimdeki yakıcı ses ! Neden gülümsemiyorsun ? Neden bu kadar yabani ve cesur görünümlü içten içe bir korkaksın ? Bak şu sahneye! Davetlilere! Hiçkimse senin kadar vesveseli değil ! Ne olur biraz sahte olsan! Aşk mı seni bu hale getiren? Yıllarca arayıp bulamadığın benliğinin izindeki kalıntılar mı? Yapma Lütfen! Bak Güneş hanım bile elindeki içki kadehiyle ne kadar mutlu! Kendine yeni bir flört bulmuş! Oh ne güzel! Selda desen aklı bir karış havada! Kendi rüzgarının peşi sıra bir sağa bir sola savrulup duruyordu.
Tam düşüncelere dalmışken bir sigara içip hava almak üzere dışarı çıkıyordum ki Selda o an dibimde bitti.
-Ay neyin var güzelim? Bir konuşma yapmayacak mısın? Davetlilerlerin yanına da uğramadın doğru dürüst! Üstelik her zamankilerden çok daha harika bir konsere imza atmışken!
Suratında muzip bir ifadeyle devam etti.
-Sürprizim nasıldı ama! Ah ah şahaneydiniz! Laf aramızda sen de bir başkaydın süperstarın yanında! Daha mutlu, daha enerjik ve capcanlı! Ah Be Çiler! Değmez güzelim bak vallahi bu dünyaya değmez! Aşk mı diyorsun elini sallasan ellisi! Bırak artık şunu! Daha yazılacak şarkılar ,gezilecek görülecek yerler, verilecek konserler var. Yahu Dünya dediğin koskoca bir Derya Deniz!
Normalde ona sinirlenmem bağırıp çağırmam ve onun da en nihayetinde pes edip aman ne halin varsa gör diyip gitmesi ve 2 gün falan küs kalmamız gerekirdi. Ama yapmadım. Bakın ‘’normal’’ diyorum. Hadi beni geçin, söz konusu Selda gibi biriyse bu kelime ile yan yana gelme olasılıklarını bir de siz düşünün.
Derin bir nefes aldım ve kendimi toparlayarak davetlilerin arasına karışıp, elimden geldiğince herkesle teker teker sohbet etmeye ve ilgilenmeye çalıştım. Tabii Burcu ile Selda’yı da es geçemem. Eksik olmasınlar tam anlamıyla birer organizatörler! Gecenin bir diğer yıldızları kesinlikle onlar! Özellikle de Burcu. Kahverengi maşalı saçları, Zümrüt yeşili elbisesi ve o elbiseyle uyumlu ayakkabılarıyla her zamankinden daha dikkat çekiciydi. Canım Burcu’m benim o da benim gibi pek hoşlanmaz aşırı gösteriş ve şatafattan! Derken birden süperstar yanımızda belirmesin mi! Aman Allah’ım sahnede heyecanlandığım yetmiyormuş gibi şimdi de elim ayağım titrer bir vaziyette birbirimize sarılıp yerini öncesinde iltifat yağmurları, sonrasında koyu bir sohbet aldı.
Ve işte o an! Şiddetli bir gök gürültüsü ardından yüreğimde hiç dinmeyecek yağmurların habercisi olan yalancı güneş!

Ce-cenkkk !…

İlgili Makaleler

Bir Yorum

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu