İç Burkulması
Zamansız gidişlerinle ardında bıraktığın bir ben,
Benim ardımda bırakamadığım sen, bırakmak istemediğim sen,
Durduramadığım bir ben var.
Çoğalan kaygılarım, uzayan kısalan bakışlarım,
Pervasız yakınışlarım, içimde haykıran sızlanışlarım.
Belki de hep bundan.
Hiçbir şey ama hiçbir şey daralan ruhumu genişletmeye,
Ağır adımlarımı hızlandırmaya yetmiyor.
Hiçbir şey parmaklarımın uçlarıyla dokunduğum yüzünü aklımdan çıkarmama yetmiyor.
Tüm bunların içinden çıkamadığım gibi sen de aklımdan çıkmıyorsun.
Belki de ben istemiyorum. Bilmiyorum…
Yürüyorum. Aynı yolları yürümekten değil de ayağıma takılan aynı taşlardan yoruldum.
Yürüyorum. Yüzüme yağan yağmur gözyaşlarımdan daha ağır gelmedi inan ki.
Susuyorum. Sustukça içimde büyüyenler bana yer bırakmıyor. Sığmıyorum kendime.
Sen, büyüyorsun içimde. Varlığımı öylesine ele geçiriyorsun ki…
Ben, küçülüyorum, küçülüyorum, küçülüyorum…
Ayağıma takılan taşlar misali…
Küçücüğüm. Bu küçücük beden kaldıramazdı zaten bu kadar büyük hayalleri.
Susup gülüyorum. Özlüyorum. Sesini… En çok da gülünce kısılan gözlerini.
Bütün şehrin ışıkları sönerken,
Gece sessizliğe bürünürken,
Ben, seni düşünüyorum.