Edebiyatİncelemeler

Kıvanç Kaçakgil ile İletişim Üzerine

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? (Eğitim hayatınız, hobileriniz, takip etmeyi sevdiğiniz konular gibi)

Kıvanç Kaçakgil, 1990 İstanbul Bakırköy doğumluyum. Pertevniyal Lisesi ardından Boğaziçi Üniversitesi Batı Edebiyatı bölümünü bitirdim. Yüksek lisansımı aynı bölümde tez döneminde bıraktım. Bu süre boyunca yeni edebiyat ve klasik edebiyat karşılaştırmaları üzerine çalıştım, çizgi roman, animasyon, görsel ve metin birlikteliklerinin okumaları üzerine araştırmalar yaptım. Aynı zamanda performans sanatları ile de bir çapraz karşılaştırma yaparak, aslında edebiyatın kolları olan drama, çizgi roman ve animasyonun aynı kökten doğan ilişkisini inceledim. Bu süreçte aynı zamanda tarih, uluslararası ilişkiler ve psikoloji bölümlerine yoğunlaşarak ek dersler aldım. Son olarak aldığım yaratıcı metin yazarlığı derslerinde ise tümünü harmanladım diyebilirim. Bunlar dışında, koleksiyonculuk, orta çağ dövüş sanatları ve bilim hobilerim. Bilim hobi olur mu demeyin, her alanda gelişme, araştırma ve çalışmalar ile sonuçlarını okumaktan büyük keyif alıyorum çocukluğumdan beri.

İletişim sektörüne girişiniz nasıl oldu?

Bilime duyduğum sevgiyi, sosyolojiye merakım ile birleştirince, buradan Türkiye’de bir gelecek hayali kuramadım. Edebiyat sevgim de beni iki sonuca sürükledi: satılabilir edebiyat ya tercüme ya da reklam alanındaydı. Reklamlara, özellikle reklam müziklerine ilgim ilkokul yıllarından beri beni “keşke şöyle yapsalar” demeye itti. Sanıyorum reklamcı olmaktan çok, reklam eleştirmeni olmak, ortaya çıkan fikrin toplumun çeşitlik bam tellerine nasıl bastığını ya da nasıl kaçırdığını görmek beni daha çok cezbediyor hala. Yine de topluluklara hitap etmeyi sevdiğimden, bu alan beni her anlamda doyurdu diyebilirim. Tek sorun, yeni iletişim kanalları ile birlikte bu topluluklar, en fazla 1 milyonluk gerçek kitlelere dönüştü. Yani gerçekten milyonlarca insanın aynı anda aynı kanalı izlediği dünya çok geride kaldı. Yine de iletişimin etkisini hissetmek mutluluk verici.

İletişim alanına girmeden önce bu alana karşı bir merakınız var mıydı?

Bahsettiğim gibi, çocukluktan beri bu alana merakım baki. Ancak ben daha çok, afişlerdeki mesajların kaçırdığı noktaları, hataları, daha iyi olabilecek yönleri incelemeyi severdim. Bir de bilinen şarkıların sözlerini değiştirip başka şeyler haline getirmeyi, özellikle de doğaçlama yapmayı, hala çok severim.

Üniversitede İletişim alanında bir bölümde okumayı tercih eder miydiniz?

Hayır. Üniversite yıllarında çok farklı alanlardan, stratejik dersler aldım. Bunları özellikle seçtim ve böyle olduğu için çok memnunum. İletişim fakültesinin ders programlarını, kitaplarını okudum ve takip ettim ancak içeriği beni tatmin etmedi açıkçası.

Üniversite yıllarınıza dönüp bir seçiminizi değiştirme hakkınız olsaydı bunu kullanır mıydınız ve neyi değiştirirdiniz?

Birkaç dönem daha ders almak isterdim. Aslında kredimi aştığım için mezun edildim, ben bir iki dönem daha kalıp, biraz daha ders almak istiyordum açıkçası. Dönemimde okulum ve dersleri inanılmaz başarılıydı, içerik olarak ve ötesinde önerileri ile insanı öğrenmek istediği konular hakkında olabildiğince donatıyordu. O nedenle hala aklımda kalan bazı dersler var. Ders programı ve okuma listelerini alıp haricen okudum, ancak derste olup tartışmayı, farklı fikirleri dinlemeyi çok isterdim.

Yurt dışında bu alanda bir kariyer hedefiniz var mı? Varsa buna yönelik bir çalışmanız bulunuyor mu?

Daha önce yurt dışından ajanslarla ortak projeler yaptım. Türk kreatif yaklaşımı diye bir şey var. Ama yabancıların da proje akışı konusunda muazzam bir düzeni var. Bizim sektörde kervan yolda düzülür sözünü herkes bilir ve söyler. Bu düzene alışmak ve içinde yol almak çok stresli. Mantıklı bir şekilde işini sorgulayan yöneticilere açıklama yapmak bu nedenle çok zor, çünkü çoğu iş, pek çok partinin kendi içindeki pek çok ikili ilişkinin yönetimiyle yürütülüyor. Öte yandan yurt dışında -özellikle Avrupa ve Amerika’da- işler çok derli toplu. Bizdeki en “bilinen” ve “iyi” ajanslar bile bu ülkelerden direkt taleplerde afallıyorlar, çünkü iş yapış süreçleri çok daha -pozitif anlamda- farklı. İşimi yurt dışına taşımak ister miyim, neden olmasın. Ama bunun için efor sarf ettiğimi söyleyemem. Açıkçası yurt dışına iş yapıp, para kazanarak burada harcamak çok daha keyifli.

Bu alanda ilerlemek isteyen gençlere neler tavsiye edersiniz?

Araştırın. Okuyun. Eleştirin. Daha iyisini arayın. İnternet mükemmel bir şey. Bunu yeterince ifade etmiyor ve kullanmıyoruz. Bugün dünyanın en iyi işlerine ulaşmanın ne kadar kolay olduğunu, bu işleri dergi sayfalarında arayıp, kendini paralamış eski nesil reklamcılara sorabilirsiniz. İyi işler görmek, bunlardan beslenmek yaratıcılığın gıdası. Öte yandan okumak, insanları anlamak, gündemi takip etmek, kim ne diyor bunlara değer vermek ilkeniz olmalı. Asla taraflı olmayın. İki markadan birini tutmayın, objektif olun. Size sunulan bilgiyi asla kabul etmeyin. Bilginin altındaki ilk katmana da inanmayın. Araştırıp 5 dakikada öğrendiğiniz bir şey, öğrenmeniz gerektiği kadarıdır. Sorgulayın, araştırın, sohbet edin. Bir sohbetten çıkaracağınız bir hikaye, kariyerinizin en iyi işi olabilir. Ve sokaklar hikaye dolu. Onları okuyun, yazın, yönetin ve onları dinlediğiniz insanları asla unutmayın

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu