Geceleri yıldızları izle diye bulutlara üfledim,
Nefesim yetmedi ama.
Çabama hayran kalıp çekildiler.
Sabahları göçmen kuşlar sizin evin oradan uçsun.
Sesleriyle uyan diye,
Damınıza bir çuval yem bıraktım.
Onları süpürme.
Kışın hava erken kararır.
Karanlıkta kalmayasın diye
Sokak lambalarına
Yeni ampuller taktım.
Yağmurda ıslanmayı sevmediğini de biliyorum
Göğe muşamba serecektim.
Para da biriktirmiştim,
Belediyeyi ikna edemedim.
En nefret ettiğin şeyin
Kaldırım taşlarının
Paçanı ıslatması olduğunu bilmiyorum sanma.
Bastığın tüm kaldırım taşlarıyla arkadaş oldum.
Artık annen, parçaların için sana kızmayacak.
Papatyaların duruşunu,
Menekşelerin rengini,
Güllerin de kokusunu seviyorsun.
Bu sene herkes bahçesini onlarla donatacak.
Bu hayatta en çok
Kartopu oynamak istediğini de biliyorum.
Sana yaklaşamıyorum,
Gökyüzünü de ikna edemedim.
Özür dilerim…
Bazı akşamlar elektrik kesiliyor,
Korkmayasın diye mumlar yaktım
Evinizin dört bir yanına.
Akşamları eve dönerken
Bu ışık nereden geliyor diye
Hep etrafa bakındın durdun.
Elimde fener,
O damdan, o dama sekiyordum.
Bacağımı kırdım.
Hep sıkıldığını söylerdin,
Sana çokça kitap aldım.
Sen, birisine takılı kaldın.
-Milena’ya Mektuplar-
Sabahları karanlıkta okula gitme diye
Yürüdüğün yollara yıldız tozu serptim.
Yani, öyle oldu işte
Ben hep seni mutlu görmek istedim.
Hep, seni aydınlatmak istedim.
Fakat
Bugünler de anlıyorum da
Sen, göz kapağını bile kaldırmamışsın.
Sen beni görmek istememişsin.
Ben, beni gör diye yaktığım mumların
Ateşinde yandım.
Aslında sen, ışıklar içinde karanlığı seviyormuşsun.
Bilmiyordum, bu karanlıkta yalnız kaldım.