Çocukken alıştığımız gibi devam ediyordu hayatım,
Çünkü biz sesi bile çıkmayan bebekleri uyutmaya çalışıyorduk küçücük dizlerimizde…
Olmayan sobalara kesilmemiş ağaçlar atıp yanmasını izliyorduk.
Hatta benim bir battaniyem vardı, turuncu, yarım, yaprak desenleri üzerinde.
Ben onu çırpamazdım, üzerinden yapraklar dökülmesin diye…
Bir şeyler yine sahteydi çocukluğumda ama mutluydum…
Olmayan aşkına tutunup, olmayan bir adamı seviyorum şimdilerde.
Bazı şeyler kadar sahte olan bu durumda şimdi neden mutlu olamıyorum?
Beş yıl kalmıştı otuz yaşıma,
Nereden bakıldığına bağlı olarak çok genç ve çok yaşlıyım…
Elimde dolunay çizelgesiyle geçişini izlerken ayların,
Aylar kendine yuva edinir kaplumbağa kabuklarını bayım.
Çığlardır parlayan gökyüzünde,
Yıldızlar soğuktur aslında,
Bir başka gezegende bile siz varsanız hayat vardır.
Ben yine kelimeleri yanarken soğuktan donan bir şehirde,
Sizin verdiğiniz nefesleri almaktayım…
Üç defa da öldüm üstelik, gerçek birer ölümdü her biri,
Bizimki gelip uzun uzun baktı yüzüme ve gitti.
O bile sevemedi beni…
Sanırım altı hakkım daha var.
Çünkü bu sevgi ve sıcaklık bekleyen kalbim,
Bir asır önce bir bayan kediye aitti…
Benim için hala önemli değil yaşamsal formların…
Bir başka evren vardıysa nefes aldığımız, benimdin…
Ve bir başka evren olacaksa nefesin önemli olmayacağı, benimsin.
Ben ise sendim, farkında değilsin…
Ben seni bir hüzünle takas ettim,
Öyle değerliydi ki sana biçilen hüzün, bilsen inlersin…
Ben çocukken de merdiven çıkmak yorardı beni,
İnişleri severdim ve koşa koşa inerdim her bir basamağı
Bazılarına basmayarak…
Bir gün düşüp incindim,
Sonra asansörler yaygınlaşmaya başladı şehrimde
Ve ben bir daha merdivenleri hiç sevemedim.
Büyüdükçe katlanır oldum zorluklara da
O çıktığım yokuşlardan hiç inemedim.
Ya da bir bıçak tutuşturayım kansız parmaklarına,
Uzatma bana yaptığın bu işkenceyi.
Sana bakarak terk etsin bedenimi son nefesim…
Duygusuz olduğunu söyleyen herkes
İçinde biriktire biriktire katılaşan duygulara sahiptir.
Sabır gösterilmişse de bitmiştir ve
Yaşanan sorunlardan sonra o kalp terk edilmiştir…
Yani duygusuz olduğunu söyleyen herkes
Duyguların kan kaybında sararıp
En büyük acıdan sonra, o bedeni terk etmiştir…
Ben doğuştan Ankara’ya aşık ve Çankaya’yla beşik kertmesi,
Senin için terk edebilirdim tüm aşkları, bütün şehirleri, her şeyi, herkesi…
Gözyaşlarım benim yüzümü ıslatmaktan bıktı,
Gel, omzuna düşüp sarsınlar seni.
Çünkü sensin onları doğuran
Çünkü, alkol haram kılınmaz içene,
Cehennem ateşleri yakılır ancak
Her gece içirene…
Taze bir bahara bakar gibi bakmalıyım gözlerine…
Binlerce tezat içinde…
Yalnız içilen bir öğleden sonra kahvesinin sensizliğine.
Eskiden kalmış bir beyaz gömleğin lekesine,
Unuttuğum şeylere ve geciken ölümlere.
Döküp döküp durdum da hep vurdum gamsızlığa,
Her yedi gibi saran evreni,
Bir yedinci şişenin dibindeyim yine…
Kanıyorum üstelik,
Dikenleri koparılmış güllerin derilerinde…
Selin’S
Tek kelimeyle bayıldımm!
Beni mutlu etmeye yeten tek şey bu cümle işte, çok teşekkür ederim:)