Şimdi tarihsiz yorgun bir gemideyiz.
Kaç deniz aşmış yine de indirmemiş yelkenlerini.
Güvertedesin işte sırtın dönük gemiye.
Az sonra karışacaksın Boğaz’ın sularına.
Seninle birlikte bütün kederin ve yılların puslu yorgunluğu çökecek dibe.
Eski kırık plaklar seni çalacaklar Sema’ya doğru.
Yarım kelimelerin, bitmemiş cümlelerin kalacak.
Onlar da seninle birlikte karışacak Boğaz’a.
Yosun tutmuş bir anı bırakacaksın bana.
Baktıkça berraklaşacak sularım,
Denizi ve balıkları özleyeceğim.
Güneş Ufuk’ta batıyor işte
Doldur ceplerine hayatın yongasını.
Bunca ümitsizliğin yaşamasını.
Gideceksin birazdan
Ve bu tablo yarım kalacak.
Oysa sen gördüğüm en güzel sanat eseriydin.
Afrika’ya uzanırdı güzelliğin.
Susuz kalsak olurdu,
Aç kalsak yine olurdu,
Ne dayanılmaz şeydi gidişin.
Güneş battı işte zamanı geldi.
Haydi tut ellerimi birlikte ölelim.
Bir ölüm ancak bu kadar güzel olabilirdi.
Ölüm de hayatın mayası neticede.
Sen ölürken de güzelsin…