EdebiyatMüzikTarih

Geçmişten Günümüze Dombra

Bu röportaj Türk Kültür ve Medeniyetine katkı sağlamak amacıyla değerli dombra icracılarımızdan biri olan Semih İPEK ile yapılmıştır.

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz, Semih İPEK kimdir?

Merhaba, 1990 yılı Mayıs ayında, Erzurum’da dünyaya gözlerini açmış bir deli ozandır.

Ömrü boyunca, daha çocuk yaşlardan bir ezgiyi aramakta, onun peşinden gitmektedir.

Evli ve Beketay adında bir evladın babasıdır. Şu anda Azerbaycan’ın Bakü şehrinde öğretmenlik yapmaktadır.

Dombra nedir, tarihsel gelişimi ve fiziksel oluşumu hakkındaki bilgileri bizimle paylaşır mısınız?

Dombra dünyanın en eski telli enstrümanıdır. Bunu neye dayanarak söylüyoruz?

Kaya resimlerinde, petrogliflerde resmedilen dombra çizimleri en aşağı yedi bin yıllık bir geçmişi bize işaret ediyor. Sümerlere atfedilen “pantur” ise beş bin yıl ile geride kalınca ilk sırayı haliyle dombra alıyor.

Dombra içinde tarihi, felsefeyi, inancı taşıyan bir sazdır. Dombra Tanrı’nın Türk’le konuşmasıdır. Çanağında bütün Türk halklarının sesini toplayan dombra her şeyiyle bizimdir. Biz de onun…

Dombra nice asırlar içerisinde orijinalliğini ve kadimliğini korumuş ata sazıdır. Bugün elimizdeki dombralar Korkut Ata Dönemi’ndeki kopuzla/dombrayla hemen hemen aynıdır. Yani dombra aslında bir başka deyişle destanlardaki kopuzdur.  

Dombranın günümüzdeki yayılış alanları nerelerdir?

Dombra Türkistan’ın her bölgesinde karşımıza çıkar. Doğu Türkistan içlerinde, Altay’da, Moğolistan’ın özellikle batı kesiminde, Tataristan’da, Karakalpakistan’da ve tabii ki Kazak Eli’nde…

Dombra eskiden -daha yüz yıl öncesine kadar- Türkiye sahasında da çalınmakta idi. Erzurum’da daha geçen asra kadar dombra “dambıra” adıyla bilinir ve çalınırdı.

Tabii ki dombrayı bugüne kadar koruyup saklayan başta Kazak ve Nogay ustalar sonsuz saygı ve hürmete şâyândır.

Türkistan’da, Anadolu’da gerek Rus baskısı, gerekse bazen dinî baskılarla Türk sazlarının çalınmasının engellendiği dönemler oldu ama Tanrı’ya şükür ki bugün pek çok ozan babalarımızın eserlerinden haberdarız.

Dombranın dünyaya ve Türkiye’ye tanıtılmasına önayak olan çalışmalar var mı ya da bundan sonraki süreçte olacak mı?

Elbette böyle çalışmalar ve kişiler mevcut. Türkiye’de Ali ÖZAYDIN’lar, Zeynel ÖZKALP’ler, Sedat SOLAKOĞLU’lar var. Türkiye’de genç kesim yeni yeni bazı şeylerden haberdar olsa da meşhur Türkolog Radloff’un şu sözünü hatırlamakta fayda var; “Kazak bozkırı nice muhteşem besteciyle/sanatçıyla doludur. Bizler sadece Avrupa’yı Chopin’i, Bach’ı, Mozart’ı biliyoruz ama bozkırdaki bu muhteşem sanatçılardan haberimiz yok…”

Günümüzde pek çok insan haberdar ama gelecekte bu sayı daha da yükselecektir.

Ama şöyle bir acı gerçek de var; Batı’nın (Avrupa) dinleyicisi bizim dinleyiciden daha fazla anlamaya çalışıyor, daha dikkatli dinleyici.

Günümüzde Kazakistan’dan çıkan dombracılar ve müzik grupları bir anlamda Kazakistan’ın “soft power”ıdır. Bu da bir yandan kültür fethidir.

Dombra sizin için ne ifade etmektedir? Sizin için önemi nedir?

Dombranın benim için ifade ettiği anlamlar sonsuz. Yani eski ozanların diliyle dersek nereye gidersem baş köşeye oturtulmamı, sözümün dinlenilmesini dombra sağladı. Onun sayesinde nice beni tanımayan insanın evinde misafir oldum, nice şehirde, kasabada, köyde izzet-ikram gördüm. Eşim, ömür yoldaşım benim şarkılarımı dinleyip evlenme kararı verdi. Yani sahip olduğum her şeyi Allah’ın izniyle dombra verdi.

Peki siz dombra ile nasıl tanıştınız? Kendinizi bu alanda nasıl geliştirdiniz?

Benim tanışmam iki aşamada biri ilmî ve diğeri manevî. Her yerde söylerim; dombra ile detaylı olarak merhum Bahaeddin ÖGEL’in Türk Kültür Tarihi’ne Giriş kitabının dokuzuncu cildinde karşılaştım. Bu ilmî tarafı. Bir de manevî tarafı olarak olarak bir zamanlar evimizde bir dombra vardı ama ben çalmayı bilmiyordum. Bir gece düşüme bir Kazak Ozan girdi ve elimdeki dombrayı bana uzattı o düşten sonra dombra çalmaya başladım.

Rüyamdaki o ozan -adı bende kalsın- benim ustamdır, babamdır. Kendisi ve ruhu karşısında baş eğiyorum.

Yani bu yolu ben değil, yol beni seçti.

Gelişme açısından ise “usta eserlerini” dinleyerek kendimi geliştirmeye çalıştım. Evet, yemeğin iyisini yiyemeyebiliriz, arabanın iyisine binemeyebiliriz ama müziğin iyisini dinleyebiliriz.

Türkiye’de bu enstrümana merak salan insanlar için ne gibi tavsiyeler verirsiniz?

Türkiye’de son zamanlarda dombraya ilgi artıyor. Bu hem sevindiriyor hem de korkutuyor. Sevindiren tarafı aşikâr ama korkutan tarafı binlerce yıldır korunan ata sazımızın bozulma tehlikesi, hürmetsizlik. Modern insan “saygı” denen şeyi pek anlamıyor. Yani Ankara pavyonlarında bağlamaya yapılan saygısızlık, yahut kendini bilmezlerin popülarite için ettiklerini gördükçe herkesin dombraya dokunmasının gerek olmadığına inandırıyor.

Hulûsî kalple dombra çalmak isteyenlere ise tek tavsiyem “babalara” saygı duymaları. O muazzam insanlara gerçekten saygı duyar, anlayarak, anlamaya gayret ederek dinlenirse her zaman doğru yolda olacaklarıdır.

Yani her şey teknik, nota ve çalışma değil. Rahmetli Reyhanî’nin atışmasındaki deyimle; “anladım evladım etmişsin talim. Lâkin benlik yapma, halim ol halim”

Her zaman halim olmalı, atalar yolunda olmak gerek.

Yazar Notu
Öncelikle bu röportajı yapmama vesile olan değerli Semih İPEK ağabeyime çok teşekkür ediyorum.
Bu yazının amacı dombranın Türk Kültür ve Medeniyeti’ndeki yerini, değerini yazılı hâle getirip kalıcı bir eser bırakmaktır.
Buraya kadar okuduğunuz için teşekkürlerimi sunuyorum.



İlgili Makaleler

10 Yorum

  1. Eline, emeğine, yüreğine sağlık sevgilim ❤️‍🔥
    Her zamanki gibi kalemini konuşturmuşsun, mest oldum. 🍀🤍
    Destekleri için kıymetli Semih abimize teşekkürlerimi sunarım. 🙂

  2. Elinize, emeğinize sağlık. Bu güzel ve bilgilendirici metni bize böyle güzel şekilde sunmanız büyük incelik.

  3. Semih abinin dombrayla bağı ve dombranın özelliklerinin birlikte alındığı güzel bir çalışma olmuş. Görseller ile desteklemek de ayrı bir güzellik katmış. Öğretici bir röportaj. Ellerinize, emeklerinize sağlık. Başarılarının devamını diliyorum. Okurunuz bol olsun.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu