Tahlil
Bir özre kanayan hasretler var
Bir de banklarda oturan âşıkların arasında
Boğuşmalar, ardında çalılıkların
Gündemi umursamayan halkın umursamazlığı gibi
İşte tam da öyle bir başıboşluk içimde
Avrupa görmüş insanların yürümelerinde
Saygıda ve kurumuş deliliklerimde
Sürgün kokusu havanın, sürgün kokusu
Sonra bir de gücü baharın
Ben neyleyeyim şimdi yokluğunda cenneti
Oysa sevmek ihtiyacındayım şimdi
Zamanın kör olası akrebi, yelkovanı
Daha dün sadece benimdi
Bugün gerçeklere üzülmüş kendim gibi dağınık
Sevdanın tadını bıraktığımız yeni nesiller
Acısını çıkarsın diye yaşanmamış yılların
Bu gidişlerin özetini anlatamadım hiçbir gazete röportajlarına
Kim bilir belki de inanmadığımız bir davaydı bu
80 hayallerinin son bulması gibi
80 gençliğinin yarım kalmışlığı gibi
Ve darağacında giden umutlar gibi
Sallanıp koptu bizim de hikâyemiz
Hayatın kalıntılarını bıraktık yaşama özlemi çeken fukaralara
Varsın doğmasın dünyamıza güneş bir daha
Bir gülüşü yeter yetim kalmış bebelerin
Isınırım ben soğuğunda gölgelerin
Dün yaşanan her şey bir günah artık şimdi
Deli sevdalar da yalan artık ansiklopedilerde
Kelimeler yasak, aşk yasak, ölmek artık yasak
Var olsun sevdamızın yalanı dolanı
Sen de var olasın papatyasında sevmiyor çıkan son umut
Merhaba dağ köylerinden keçi kovalamasına katılan ırgatlara
Saygıyı cebinde taşıyan ve gösterilere kamalar fırlatan
Muhtar çocuklarının böbürlenmesinde gezinen duygu kartpostalı
Mektuplar yırtılmış sokakların mıcırlarının üzerine
Kuşlar havalanıyor mezarlıkların üzerine
Dargın geçen günler, uyarılmış perdelerde saklı
Kahverengi gözlerini kaskatı kesen ani ölümler
Ve yanaklarının olur olmaz kıpırdanışları
Korku üzerimizde bir ne olduya saklanan bir ders
Kime anlatmalı bu uzun hikâyemizi şimdi
Kulağından tutup mor mintanlı yaramaz çocuğu
Ona dinletmek istiyorum sadece hayır’larını
Gidişlerini ve gelmeyişlerini
Dünyanın gördüğü en büyük devrimi başlatışını
Zelzelesi yıkar kale duvarlarını aşkın
Kelebekler uçuşur korkuyla ve bir kadın bağırışıyla
Kaplumbağalar da çıkar yuvalarından
Bu can kesiklerinin can yakışıyla
Meclisten çıkan haberlere kulak asmayışınla
Beklemek istiyorum umudumu diri tutarcasına
Ne Mihribanın Türküsü’nü dinlerim artık
Ne de Bayazıt’ın şiirlerini okurum balkonlarda sessizce
Bıçakları saplayıp karnıma
Üzümünü ağzına atıp şaşıran ihtiyar kadının karşısında
Aşkın kazandığı bir tabut daha oldu işte
Tarihe not düşülecek bir tırnak işaretiyim yine sensiz
Geceleri bıraktım asıl sahiplerinin koynuna
İçki şişelerinde kaybolanların ruhuna
Ölüme aç ölüme hasretin koynuna