İnsanın Anlam Arayışı Kitap İncelemesi
İnsanın Anlam Arayışı, 1946 yılında dönemin ünlü psikiyatrı Dr. Viktor Frankl tarafından yazılmıştır. Dr. Frankl, 2. Dünya Savaşı sırasında bir Nazi toplama kampında yaşadıklarını kitap haline getirmiştir. Daha doğrusu kampta küçük küçük notlar tutmuş ve sonradan kitap haline getirmiş. Kitabı okuyunca da anlayacaksınız ki onca zulme ve kitaptaki olaylar parça parça olmasına rağmen akıcı bir kitap. Bu yönüyle yazarı kutlamak gerek.
Kitapta “psişe, varoluşçuluk, logodrama, noödinamik, nevroz, psikoz” gibi herkesin ilk bakışta anlamayacağı ve psikiyatr alanında kullanılan kelimeler mevcut. Bunları tek tek araştırmak ve anlamak, kitabı da daha iyi bir şekilde kavramayı sağlayacaktır. Bu arada kitabın yazımı basit. Ancak 3-4 farklı yerde verdiği Freud’tan örnekleri de anlamak için en azından Freud’u temelde tanımak, bilmek gerekir ki anlamın gidişatı tamamen kavranabilsin.
Ayrıca diğer filozoflardan (Örneğin; Gotthold Ephraim Lessing) verdiği tek cümlelik örnekler için de yine kitabın ortasından alıntı olduğundan en azından bu filozofun ya da bir şair de olabilir bunun anlaşılması için gayret gösterilmelidir.
Logoterapi nedir?
Yazar, temel olarak bizi logoterapiye (Yazar, logoterapinin kurucusudur) göre hayatın anlamını bulmaya itiyor. Hayatın anlamını da 3 farklı yolla elde edebileceğimizi öne sürüyor:
- Bir üretimde bulunarak veya bir iş yaparak
- Bir şeyi deneyimleyerek ya da biriyle temas ederek (Cinsel ilişki de dahil)
- Kaçınılmaz olan ıstıraba karşı aldığımız tavırla
Logoterapi: Yunancada ‘anlam’ anlamına gelen logos ve terapi kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmektedir. Logoterapi, yaşamın her koşulda, hatta en kötü koşullar altında bile potansiyel olarak var olduğunu varsayar.
Doktor Frankl, bu temelleri Freud ve Adler’in psikanalizine dayandırdığı ve logoterapiyi açıklarken de Freud ve Adler’den örnekler vererek yaptığı için bu iki önemli şahsı yine belirtmeliyim ki önceden bilmek önemlidir.
Yazar, yukarıdaki 3. maddeye daha fazla odaklanmamızı istiyor. Dr. Frankl’ın kurduğu şu cümle her şeyi açıklıyor: “Hayatta çaresiz bir durumla, değiştiremeyeceğimiz bir kaderle karşı karşıya kalmakta da anlam bulunabileceğini hiç unutmamamız gerekir.” Buradaki odak noktamız, trajedilerin de ıstırapların da bir kazanıma dönüşeceği. Bunları danışanlarından örnekler vererek açıklıyor ve ispatlıyor.
Hayatın anlamını bulma
Yazar, hayatın anlamının insanın kendisinde olduğunu ve dışarıda aramaması gerektiğini söylüyor. Ancak insanın kendini aşması ve açılması, kendine ulaşması mümkün hedefler koymasının gerektiğinin de altını çiziyor. Logoterapinin de, insan varoluşunun özünü sorumluluk duygusunda bulduğunu açıklıyor. Logoterapiyi kısaca, farkındalık yaratma, bakış açısını değiştirme olarak algılıyorum. Aslında somut olarak elle tutulan hiçbir şey yokmuş gibi geliyor. Ancak işin büyük bir kısmını ikna oluşturuyor. İnsanın içindeki kötü algıyı (yazarın bahsettiği ıstırabı) logoterapinin içinde var olan ikna ile halledebileceğini söylüyor.
Son olarak, insanın kendi ıstırabı ile başa çıkmasının hayatın anlamını bulmasına yardımcı olacağına inanıyor. Kamplarda çektiği onca ıstırap da yazarın kendini bulmasını sağlamış. Ancak kitapta bahsettiği sıra dışı bir bilgi daha var. Yapılan anketlerde (Ben tüm kitaptaki ortalamayı alıyorum) insanların %40’ının hayatta onlara herhangi bir anlam ifade etmediğini görüyoruz. Bu da demek oluyor ki insanların %60’ı hayatın anlamını bulmuş ve bu %60’lık kısmı ıstıraplarını bir manaya çevirmiş.
4 Yorum