Felsefe

Cogito Ergo Sum

“Hakikat tek bir şey iken neden birden fazla görüş var?” Ve Descartes dedi ki “cogito ergo sum”.

Hayatımızda pek çok konuda şüpheye düştüğümüz, bulunduğumuz durumu ya da konumu sorguladığımız, doğruluğunu deneye tabi tutmak istediğimiz anlar olmuştur. İşte Descartes burada tüm gerçekliğinden şüphe etmiştir.

Descartes kendi fikirlerini ondan önce gelen filozoflardan ayrı görür. Ona göre hiçbir filozof doğruyu yanlıştan ayırt edememiş ve hakikate erişememiştir. Onların bilgiye ulaşma yöntemleri yanlıştır. Filozoflar var olan bilginin üzerine kabul ya da ret ile ekleme yapmaya çalışmıştır. Yapılması gereken ise, temelin en baştan sağlam bir hakikatte inşa edilmesidir. Bir evin temeli sağlamsa o ev sağlamdır. Descartes’da bu metafordan yola çıkarak bilgilerini temelden yıkmış ve inşa ederken de sağlam bir temel kurmaya çalışmıştır. Bunun için şüpheyi bir metot olarak kullanmıştır. Her şeyden tek tek şüphe edemeyeceği için şeyleri kategoriler halinde genelleyerek şüphe etmiştir.

“İlk kural: Doğru olduğunu açık bir şekilde bilmediğim hiçbir şeyi doğru olarak kabul etmemek; yani yargıya varırken çok dikkatli davranıp acelecilikten ve önyargıdan kaçınmak ve en ufak bir kuşku bile duymayacağım şekilde açık ve seçik kavradığım bir sonuca ulaşmak.”

İlk olarak dış dünyanın gerçekliklerinden şüphe eder. Çünkü dış dünya duyu verilerine dayanır ve duyu verilerinin yanlışlanabilirliği oldukça kolaydır. Dış dünya ben olanın dışındadır. Ben’in dışında olmasıyla ilk şüphe edilebilecek olandır.

Her şeyin yanlış olduğunu düşünen ben’in zorunlu olarak herhangi bir şey olması gerekir. Buradan da “düşünüyorum, o halde varım ” yargısına ulaşılır: Dış dünya Descartes sisteminde şüphe ediliyor oluşuyla önemlidir. Çünkü dış dünyadan şüphe edemiyor olsaydı düşünüyor oluşunu kanıtlayamazdı. Descartes cogitoyu şüphe ediyor olmaklığıyla kanıtlar. Dış dünyanın karşısında ruhu ispatlamak daha kolaydır. Çünkü ruh ölümsüzdür, düşünmenin kendisidir. Ben’in ispatı da böylece düşünebiliyor olmaktır.

Şüphe ettikleri üzerine düşündüğünde düşünmeyi nereden öğrendiğine bakar ve kendisinden mükemmel bir varlık olarak tanrıyı ortaya koyar. Benim eksikliğimin sebebi tanrının var olmasıdır. Bendeki bu eksikliği fark edebilmemin tek yolu benden mükemmel bir varlığın bu düşünceyi benim içime yerleştirmesidir. Tanrıdan şüphe edilemez. Çünkü tanrı bizi aldatmaz, şüpheye düşürmez. Şüpheye düşüren kötü cindir (diamon). Tanrı iyidir, oysa kötü cin hilekardır, aldatıcıdır.

Eğer kendiminkinden daha yetkin bir varlık idesi olmasaydı, kuşku ve arzu duyduğumun yani bende bir şeylerin eksik olduğunun bilincine varmam nasıl olanaklı olabilirdi?

Descartes’a göre yaratıcı Tanrı olmasaydı şüphe edilecek bir şey de olamazdı. Kötü cin tarafından aldatılan kişi tanrı sayesinde yanlış yaptığını fark edebilir.

Kendimi var olmadığıma inandırmışsam bile bir şeyler düşünmüş olurum ki bu varlığımı kanıtlar. Eğer kötü cin beni aldatmaya çalışıyorsa ben yine varım demektir.

Descartes için şüphe edilemeyecek olanlar: düşünmek (cogito ergo sum), tanrının varlığı, aritmetik ve matematiktir. Bunlar şüpheyle elde edilir ve bir daha kendisinden şüphe edilemez.

Descartes kendinden önceki filozofların yöntemini doğru bulmayarak yeni bir yöntem izlese de, kendinden sonraki filozofların hala bir hakikat arayışında oluşu onun istediği sonuca varamadığını gösterir gibi..

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu